2- Bedeller

33.8K 1.3K 47
                                    







Köşeyi döndüğümüzü fark ettiğimde ellerimi hızla ellerinden çektim. İnce uzun parmakları..
'Eylül ne oluyor sana ?'
Bilmiyorum, kes sesini..

"Halledebilirdim."
Gözlerin bakmamaya özen gösteriyordum. Çünkü büyü varmış gibi kendimi kaybediyordum gözlerinde. Arkamı dönüp karşıya durağa geçecektim ki kolumda hissettiğim el ile geriye doğru bir adım attım. Gözlerim, gözleriyle karşılaşmıştı. Anlam veremediğim gözleri ile karşılaşmıştım. Yıllar öncesine götürüyordu gözleri. Sanki bir yerlerden tanıdık çıkacaktım kehribarları ile.
"Bu 3 oldu."
Duyduğum sesi ile kafamda ki aptal kavgadan kurtulmuştum. Söylediği ile kaşlarımı çattım ve etrafıma bakındım. Bir arabanın kornaya basarak ilerlediğini gördüm. "Imm."
Elimi saçıma götürdüm ve bir süre karıştırdım. Gözlerim etrafta geziyordu. "Teşekkür ederim."
Kaşlarını havaya kaldırdı. Omuzlarımı dikleştirdim ve sağıma soluma bakarak karşıya geçtim. Biraz ileride ki otobüs durağına ulaştığımda çantamdan Akbil'imi çıkarttım. Ben

Sonat Akay'ın kıymetli torunuydum.
Otobüse binmek.. hiçte onun torununa yakışacak bir hareket değildi. Ama bu kimin umrundaydı ? Kendimi özel şoför ile gezerken de görmüştüm, bir mahallenin kenarında Limon satarkende. O yüzden de şu an otobüse binmek istiyordum.

Sırtımı duvara yasladım ve beklemeye başladım. Kafamı hafif sağa yatırdım ve o çocuğun orada olup olmadığına baktım. Yoktu..
Keşke adını sormayı akıl etseydin diye kendime kızan iç sesim ile boğuşuyordum. Belkide bizim okuldaydı.
Gözleri..
Ne saçmalıyorsun sen Eylül ?
Al işte başladı yine konuşmaya. İki dakika susmuyordu ki düşüneyim.
'Sen bunları düşünemezsin.'
Gözlerimi hayretle açtım.
Pardon nedenmiş o ?
Ellerimi belime koymuş iç sesime çemkiriyordum. Çok olmuştu artık.
'Bunları düşünmeye ne vaktin ne de beynin var.'
Kafamı olumsuz anlamda salladım ve sanki gerçek dünyaya dönmüşüm gibi hissettim. Yanımda hissettiğim gölge ile hafif korku dolu gözlerle kafamı çevirdim.
Al işte ! Fırsat ayağına geldi.
'Fırsat ayağına mı geldi ? Ona hemen tepki göster !'
Kaşlarımı çattım içimden.
İyi de neden tepki göstereyim ?
'Belkide seni takip ediyordur.'

1 adım geri attım ve iç sesimi dinleyerek karşımda ki kehribara kaşlarımı çatarak baktım. "Teşekkür ettik işte daha ne istiyorsun ?"

Ellerini cebine koymuş ve sırtını tamamen duvara yaslamıştı. Anlamsız gözler ile yüzüme bakıyordu. "Niye peşimden geliyorsun diyorum ?"

Bir de çocuğu sapık ilan et Eylül.
'Hiç otobüse binecek bir tip var mı şunda baksana ?'
İç sesimi onaylayarak kafamı salladım. Doğru söylüyordu.
"Sana soruyorum !" Dedim kaşlarımı daha çok çatarak.
"Seni takip etmiyorum. Evime gideceğim."

Gülümsedim ve elim ile durağı gösterdim . "Otobüs ile mi gideceksin evine ?"
Güldüm ve önüme dönüp durağa yaklaşan otobüslere baktım.
"Tesadüfe bak bir de aynı otobüse bineriz. Ah bir de aynı yerde oturuyor oluruz. Ay bakarsın belki yan komşum çıkarsın ?"
Kafamı ona doğru çevirdiğim de boş gözler ile bana bakıyordu. Ben kendimi tepkisiz bilirdim.
Sinirle suratına bakıyordum. Gözlerine bakmamaya özen gösteriyordum. "Tamam. Ne halin varsa gör."

Salak bir sırıtış koydu yüzüne ve kafasını olumsuz anlamda salladı. "Sen hep böyle gereksiz konuşur musun ?"
Ağzım hayret ile açıldı. Kurduğu en uzun cümle idi herhalde.
"Bana geveze dedin ?"
Kaşlarımı çatmıştım. Ellerini omzuma koydu ve gözlerime baktı. "Seni dinlemeyi çok isterdim ama emin ol bundan çok daha önemli işlerim var. Yani muhakkak vardır."
Ben kehribarlarının gözünün içine bakıyordum. Aldığı büyüden kurtuldum ve arkasından bakmaya devam ettim. Siyah bir Porsche bekliyordu kaldırımın dibinde. Arabaya bindi ve araba gözlerden kayboldu.

Küçük KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin