Bölüm 20

266 24 4
                                    

Selam Arkadaşlar! Bu bölüm biraz atarlı oldu. Siz ne düşünüyorsunuz? Yorumda belirtebilirsiniz mesela :) Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! Başka bir pazar gününde görüşmek üzere :) ❤️

Balım

"Odaya girdiğim gibi bana kötü kötü bakmaya başladılar. Anlamadım başta sonra bana bağırmaya başladılar. Neymiş sizden uzak durmam lazımmış, hepinize göz dikmişim, geldiğim gibi gidecekmişim. Göktuğ, Matt, Kai ve Osman siz beni tanıyorsunuz. Ben hiç öyle kötü birisi değilim. Sonra onlara açıklama yapacakken Balım beni itti sehpaya doğru düştüm. Kalkmaya çalışırken diğerleri de çullandı üstüme. Siz gelmeseydiniz bana neler yapacaktılar hiç bilmiyorum." diye konuşmasına devam ederken yalandan ağlamayıda unutmuyordu şeytanın insan hali.

"Ben seni artık tanıyamıyorum Elina." diyen Osman oldu. Şuan o hariç diğerleri bize suçluymuşuz gibi bakıyordu.

"Balım ittin mi Elina'yı? Nasıl yaparsın sen bunu!" diye bana bağıran Matt'ti. Ondan bunu hiç beklemezdim. Hayal kırıklığıyla gözlerine baktım sadece.

"Lan bağırmasana kıza." bunu söyleyen belki bu odada bize inan tek kişi olan Osman'dı.

"Bırak Osman ya içinde ne varsa döksün! Anca bağırıp çağırmadan, soğuk davranmadan anlar o." diyebildim sadece. Neden şuan tek suçlu bizmişiz gibi muamele görüyorduk ki?

"Ya nasıl yaptınız siz bunu? Size arkadaşımızı emanet ettik. Beste yazık. Beni bu kadar hayal kırıklığına uğratman... Diyecek söz bulamıyorum size!" bunu söyleyende bugüne kadar hiç bu kadar sinirli görmediğim Kai'di.

"Mileyna bu vahşiliğin artık sinir bozucu hale gelmeye başladı. Balım ben sana kız kardeşim demiştim ya, yazıklar olsun size. Elina al eşyalarını gidiyoruz." Göktuğ'nun sözleriyle ortam iyice gerilmişti ve dedikleri canını acıtmayı başarmıştı. Bu cümlelerden çıkan sonuç; çocukların bizi daha hiç tanıyamamış olmalarıydı.

"Açıklama fırsatı vermeyin zaten. Matt senin Balım'a bağırma hakkın yok, Kai sana diyecek bir şeyim bile yok. Göktuğ al sende Elina'nı başına çal! Asıl size yazık ulan!" Beste cidden bu sefer fena sinirlenmişti.

"Ya siz kimin odasında kime bağırıyorsunuz? Vahşilikse vahşilik yaptığımıza inanıyorsanız böyle devam edin. Size hiçbir şey kanıtlamayacağız." kızılın yüzü adına yakılır bir şekilde kıpkırmızıydı sinirden ama haklıydı kimseye bir şey açıklayacak halimiz yoktu.

"Kızlar..." Diye konuşmaya başlayacak olan Osman'ın lafını kestim.

"Osman biz seni biliyoruz. Yani görünen o ki bir tek seni biliyormuşuz zaten. Cidden bu kadar süre bizi bir gram bizi tanıyamamışsınız ya size acıyorum ve özelikle sana Matt. Şimdi rica ediyorum odamızdan defolur musunuz?" diye bağırdım elimle kapıyı gösterirken. Göktuğ Elina'nın bavulunu alıp odadan çıkarken kız kafasını bize doğru çevirip sinsice gülmüştü. Herkes gitmişti odamızdan. Osman hariç o kalmıştı bizimle.

"Üzmeyin kendinizi. Ben aşkımları böyle görünce daha çok üzülüyorum." diyen Osman'a gidip koskocaman sarılmıştım.

"Matt görmesin." dedi şaka yoluyla. Ortamı yumuşatmaya çalıştığını biliyordum. Kafamı göğsünden kaldırmadan konuştum.

"Canı cehenneme onun." Ardından kızlarda gelmiş hep birlikte sarılmıştık.

"Bu kadar samimiyet yeter be." aramızdan ilk Mileyna ayrıldı ve hepimiz kendimizi koltuklara attık.

"Osman o kız seni bıraktı diye sakın üzülme. Ay kız diyorum Allah'ım sen günah yazma. Çünkü kusura bakma ama istersende bak bir şeytanla daha fazla çıkamazdın. Ayrıca sen bir tumblr boysun lütfen yani." dedim gülümseyerek. O bize inan tek insandı.

ULUSLARARASI İLİŞKİLERWhere stories live. Discover now