Bölüm 9

538 31 4
                                    

Mileyna

Sabah yine gözlerimi güneşin harika ve can alıcı güzelliğiyle değil, alarmımın bir zamanlar en sevdiğim şarkısıyla açmıştım. Bir zamanlar diyorum çünkü aynı şarkıyı şuan bir filin fareyi sevdiği kadar seviyordum. Kısacası sevmiyordum. Hatta elime verseler o şarkıcının birleşip ses tellerini oluşturan hücrelerinin çekirdeklerine radyasyon salardım. Elimi alarma doğru uzatıp kapatma tuşunu bulamadığımda sakin bir tavır sergileyip alarmı aldığım gibi karşı duvara fırlattım. Tam yüzümde tatlı bir gülümseme yorganıma sarılmış uykuma dönüyordum ki Beste'nin; "Aaah hadi ama hanginiz uyur fırlatır?" demesiyle birlikte yorganı nefes alacak alan kalmayana kadar üzerime çektim ve son duamı etmeye başladım.

"Tanrım konuyu biliyorsun, amin." Beste'nin sesini duyduğumda bu sefer gerçekten öleceğimi biliyordum.

"Mileyna, lanet olsun o alarmı kafama fırlatacak ne vardı?" kafamı kaldırdım ve masum gözlerle, bir ayağını yatağın dışına sarkıtmış, yorganını yere atmış, yüzüstü uzanıp salyalarını akıtan Balım'a baktım.

"O yaptı." Balım suçu ona attığımı anlamış gibi kafasını kaldırdı. Açık ağzından salyalar akarken gözleri kısık ve uykulu bir biçimde bize baktıktan sonra bir,

"Ha?" sesi çıkarıp geri yattı. Şuan o kadar sevimliydi ki şuçumu açığa çıkarmış olmasa gidip onu mıncırabilirdim. Salyalarına rağmen. Beste yataktan kalktı. Saatimi eline aldı ve yavaş adımlarla yanıma ulaştı. Fırlattığım saati masama koydu. Tanrım lütfen daha değil. Aşık olmadan ölmek istemiyorum.

"Bir daha fırlatırken Balım'a nişan al belki kurtuluruz." deyip güldü ve devam etti. "Dua et bir yerime gelmedi Mileyna yoksa ölmüştün." derin bir oh çektim. Gerçekten öldürürdü. Beste'yi çıtkırıldım bir kız olarak biliyordum ta ki Kai'nin elini ezişini görene kadar. Bildiğim kadarıyla judo yapıyordu ki zaten dövüş kulübünü seçmişti. O yüzden öldürebilirdi. Aslında Beste her şeyi yapabilirdi. Tipi hem bir seri katile hemde asil bir Türk kızına uyum sağlıyordu açıkçası. Beste yanımdan ayrılıp Balım'ı uyandırmaya gittiğinde bende yataktan gerinerek kalktım. Günaydın yatak. Günaydın perdeler. Sanada günaydın halı. Ve en önemlisi, günaydın şuana kadar varlığını farketmediğim radyo. Radyo? Hangi radyo? Bizim radyomuz mu vardı? Odada ki ortak masanın üzerinde duran radyoya doğru ilerlediğimde Balım ve Beste hala kavga ediyordu.

"Kalksana Balım ya geç kalacağız."

"Beş dakika daha anne..."

"Annen anandır. Bu nasıl cümle oldu ya. Anan Balım. Kalk bak su dökerim." Beste Balım tarafından takılmadığında dünyanın en acımasız hareketini yapmış ve Balım'ın üstündeki yorganı çekmişti. Buda yetmemiş gibi birde utanmadan altındaki yastığıda çektiğinde Balım ona öldürücü bakışlar atmış sonra gülümseyip,

"Günaydın." demişti. Gariplerdi ama şuan masanın üzerindeki radyo daha çok ilgimi çekiyordu. Ben radyoya, Beste yatakları toplamaya dalmışken Balım banyoyu kapmıştı. Lanet olsun. Uzanıp radyonun açma tuşuna bastığımda odaya en sevdiğim şarkılardan biri dolmuştu. Beste bana baktı ve keyifle gülümsedi.

"Müzik zevkini sevdim Milo." o sırada banyodan bir hışımla ağzından diş macununun köpükleri akarken aynı zamanda yıkadığı fakat kurulamadığı yüzünden suların yerçekimine karşı koyamayarak yere damladığı bir Balım çıktı.

"Oha bu benim en sevdiğim şarkı." en azından müzik zevklerimiz benziyor diye geçirdim içimden. Ciddi anlamda başka hiçbir özelliğimiz benzemiyordu çünkü. Beste esmer, beyaz tenli, uzun ince ama seksi hatları olan bir kızdı. Balım sarışın, kumral tenli, orta boylu, ince orantılı bir vücuda sahipti. Ben ise kırmızı saçlı, buğday tenli, kısa, ince ve düzdüm. Tabir-i caizse memesizdim. Ama bacaklarım futbolunda bana verdiği yetkiye dayanarak mükemmeldi. Kendimi övmeyi bitirip boşalan banyoya girdiğimde önce elimi yüzümü yıkadım ve ardından dişlerimi fırçalayıp çıktım. Odaya girip yatağımı toplamaya başladığımda şarkı bitmiş ve odayı tanıdık bir ses doldurmuştu.

ULUSLARARASI İLİŞKİLERUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum