Giriş

1.1K 37 4
                                    

Beste ARIKAN

İstanbul International Atatürk High School.

İstanbul'un hatta Avrupa'nın en köklü lisesi. Uğruna, hayallerimin ülkesi Amerika'dan vazgeçmeme sebep olan okul... Sonunda babamın öve öve bitiremediği okulda ilk günüm.

Tam burada kendimden bahsetmeliyim değil mi?

Ben Beste Arıkan. Türkiye'nin en büyük ve en eski şirketi Arıkan Holding'in sahibi Orhan Arıkan'ın kızıyım. İstanbul'un en eski ailelerindeniz, tabir-i caizse '7 göbek İstanbulluyuz'. Ailem beni her zaman en lüks okullarda okutup, en güzel kıyafetlerle giydirdiler. Rahatım yerinde tabii ki ama artık bu 'hanım kız' rolü beni iyice germeye başladı. Hoş, gerçi pek hanıma benzeyen bir halim de yok ama...

Normalde bu kadar zengin bir ailenin kızının nasıl olmasını beklerdiniz? Hanım hanımcık, evin içinde abiyeyle dolaşan, çıtkırıldım bir kız, değil mi? Öyle biri değilim ve olmaya da niyetim yok. Sırf bu yüzden Amerika'da bir okula gidip orada yaşamak istedim. Kısmen başarılı oldumda. Lisenin ilk 2 yılını orada okudum. Ama maalesef babamın ve 'first lady' annemin beni zorla Türkiye'ye getirtip, buradaki bir okula kaydımı yaptırmasıyla benim hayallerim de güm diye elimde patladı.

Bütün milletlerden öğrenci barındıracak olan lisenin girişine bakılırsa fena sayılmazdı. Fena sayılmazdı mı dedim? Pardon lise mi dedim ben? Saray girişi gibi mübarek. Okul girişindeki şatafatlı merdivenleri inip karşımdaki ilk binaya doğru yürümeye başladım. Çok fazla valizim vardı, benimle gelip valizlerimi taşımasına izin vermediğim şoförüme bir kez daha lanet ettikten sonra gözüm okulun geniş bahçesinde futbol oynayan gruba kaydı. Ya oynayın, oynamayın demiyorum hobi olarak yine oynayın ama neden okulun ilk gününden başlıyorsunuz ki? Gözlerimi devirdim. Yoluma devam edecekken bana doğru hızla yaklaşan kırmızı bir cisim gördüm. Hızla yaklaşmak değil, bana doğru depar atıyordu. Daha ne olup bittiğini anlamadan o kırmızı cisim -sanırım o bir kız- bana çarpınca dengemi kaybedip arkaya doğru yem çuvalı gibi devrildim. Yer niye bu kadar yumuşak ki? Arkadaşlar sanırım yer nefes alıyor.

Üzerimdeki şoku atlatamamışken bir ses duydum. "Sebebi neydi ki?!"

Balım KARAİNCİ

Karainci Mücevheratın sahibinin kızı babasının prensesi annesinin papatyası evin tek çocuğu istediği her şeye sahip Balım kulağa ne kadarda güzel geliyor değil mi? Oysa 3 ülke 7 okul sayısız ev değiştirdiğimi kim biliyor ki ailem dışında? Artık bi yere kadar demiştim iyiki de demişim. IIAHS'a başvurum kabul edilmiş şans bana göz kırpmıştı. Uzun bir aradan sonra kabul etmişlerdi beni. Ne şarkı söyleyebilen ne resim yapabilen sporu sadece izlemeyi seven tembelikte dünya markası, sakarlıkta gönüllerin sultanı Balım'ı ülkenin en köklü lisesi kabul etmişti. Mutluluk be like. Bu kızın hiç mi iyi özelliği yok dediğinizi duyar gibiyim var ama süpriz olsun neyse ben bu mutluluk gazıyla bindim uçağa, bıraktım bizimkileri İzmir'de, geldim İstanbul'a. Okulun önüne kadar taksiyle geldim indiğimde İstanbul International Atatürk High School tabelasını gördüğümde, içimde bir şeyler kıpırdamaya başladı güzel şeyler olacak hissediyordum ve o koca demir kapıdan içeri girdim. Şuan ki tek düşüncem OKULUN BAHÇESİ DEĞİL RESMEN BAHÇENİN OKULU VARDI. Yemyeşil çimenler karşımızda bir deniz manzarası ve benim için azıcık önemli bir detay olan; yakışıklı çocukları da görünce cennete düştün Balım dedi iç sesim. Birkaç göz bana dönünce sizde daha havalı yürüyorsunuz itiraf edin bende öyle yaptım, topuklularımın sesi yankılanıyordu betonda.Bahçede futbol oynayanlar mı dersiniz, basket oynayanlar mı dersiniz bilmem ama ben diyemedim işte çünkü tam o sıra dünyam yıkıldı. Şaka yapmıyorum cidden birisi üstüme yıkıldı. İkimiz birlikte yere düştük ve topuğumun kırılma sesi o kadar netti ki sadece "Sebebi neydi ki?!" diyebildim tüm okul bahçede toplanmış bize bakarken. AYNEN BALIM AYNEN GÜZEL ŞEYLER OLCAK DİMİ ? BENİM 6. HİSSİMDEN NE BEKLENİRDİ Kİ ZATEN ?

Mileyna JİNEPS

Aman tanrım? AMAN TANRIM? A M A N T A N R I M? Ağzımın alt tarafıyla üst tarafında hatırı sayılacak bir büyüklük oluştuğunu farkettiğimde elimle çeneme vurup ağzımı kapadım. Karşımda yeni okulum duruyordu sanırım. Yeni okulum. Yeni. Benim okulum. Benim olan. Anladınız siz. Aslında buraya da çok alışmamam gerektiğini biliyordum sonuçta her sene ülke değiştirmeye zorlanıyordum fakat babamın Türkiye'de bu okula gelmem konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğunu anlayamamıştım. Okulun kapısında biraz daha durursam meyve vereceğimden valizlerimi toplayıp içeri girdim. Tanrım şaka yapıyor olmalısın! Okulun dışı kadar içide müthişti ve tanrım kocaman bir bahçesi vardı! Valizlerimi toplayıp yurda girecekken "Hey eksiğiz futbol oynamak isteyen var mı?" sesini duyduğum gibi valizleri bırakıp tekrar bahçeye döndüm.
"Hey ben oynarım" tüm takımın bana dönmesi beklediğim bir şeydi lakin deli gibi anırmaları sinirlerimi bozmuştu.
"Saçmalama çömez tabiki sen oynayamazsın." dedi arada yakışıklı olanı ya da bende yakışıklı suratını dağıtma isteği oluşturanı.
"Birincisi ben çömez değilim ikincisi neden o açıklar mısınız acaba?"
"Hadi ama bütün okulu tanırım ben kızıl 9. sınıf olmaktan utanma."

"Nakil geldim seni ananas beyinli 11. sınıfım ben."

"Bu boyla 11. Sınıf olmak zor değil mi hadi ama kızıl en fazla 1,55 falansın."

"1.65 im ben..." inanmadığını belli edercesine tek kaşını kaldırdı.

"...1.62"

"İnanmadım kızıl."

"Tamam be 1.60 şimdi oynayabilir miyim?" deyip en sevimli sandığım fakat orangutan yavrusuna benzeyen bakışlarımı takıma doğru fırlattım.

"Tatlım sen bir kızsın."

"Ciddi olamazsın."

"Dalga mı geçiyorsun benimle kızıl?"

"Asıl sen dalga mı geçiyosun benimle cesur yürek. Kızlar futbol oynayamaz mı?"

"Hey bakın çocuklar gördünüz mü feminist çıktı küçük kızılımız." der demez bütün çocuklar tekrar anırmaya başladı.

"Öncelikle feminist olmam için kadın erkek eşitliğini kabul etmem gerekir ki ben erkeklerden nefret ederim yani feminist degilim..." elinde ki topu aldım ve ceketimin cebinde ki çakıyı çıkardım, ah canım çakım her zaman işe yarardı . "...ve beni oynatmazsanız topunuz ölür. Yani topunuz, top olan hepiniz değil elimde ki top neyse anladınız." Benden böyle bir çıkış beklemiyorlardı ki şaşırdılar. Aralarından Fransız aksanlı olanı araya girdi,

"Dostum o top İbrahimovic imzalı oynatalım gitsin yada hey kızıl topu bırak Jack'i al." Aralarından Jack olduğunu tahmin ettiğim ensesine yapıştırınca Fransız aksanlı olanı "Tamam oyna ama sert oynarız ölürsen karışmam ve dostum o çakının sende ne işi var" dediğinde zafer benimdi.

Maç heyecanlıydı, çocuklar başta yadırgasalarda maçta attığım 2 gol ve 1 asistten sonra bana Mahmut abi gözüyle bakıyorlardı ve bu doğallık hoşuma gidiyordu açıkçası.
"Hadi adını bilmediğim lakin sempatik olan takım arkadaşım pas at" diye bağırdıktan iki saniye sonra fazla hızlı gelen pasla koşmaya başladım o topa yetişmem lazımken önüme çıkan yürüyen valizlerle durmak zorunda olduğumu hissettim. Evet valizler yürüyordu. Sanırım uçakta ölmüştüm yada bu okul periliydi yada valizlerin arasında gördüğüm sutun bacaklarla valizleri taşıyan bir kız da olabilirdi lakin bence ölmüştüm. Düşüncelerin yoğunluğuyla yavaşlamayı unutunca yürüyen valizlere çarpmak zorunda kalmıştım. Aman Tanrım bir kızın üstünde yatıyordum, demek ki uçakta ölmemiştim! Mutluydum ta ki az sonra öleceğimi haber veren ve yerden gelen ses tonunu duyana dek "Sebebi neydi ki?!" Allahım beni tam şu anda çarpar mısın lütfen?

***

Öncelikle selam arkadaşlar. Hikayemize hoşgeldiniz. Bu hikayede ferkettiğiniz üzere 3 karakter var ve bu 3 karaktere uygun olarak 3 yazarımız var. Yani ortak hikaye. Karakterler bizden bir parça taşıdığından mütevellit ilk hikayemiz olmasına rağmen baya içten gelerek yazmaya başladık umarız öyle devam eder. Yazım imla yanlışımız olursa kusurumuza bakmayın çok öpüyoz.

Kişisel eleştri yapmak isterseniz karar aldık ve isim vermiyoruz o yüzden nicknamelerimiz:
Beste'nin yazarı: SecretWriterB
Balım'ın yazarı: SecretWriterA
Mileyna'nın yazarı: SecretWriterM

En secret biz ooo deli gibi secret dehşet secret.

ULUSLARARASI İLİŞKİLERWhere stories live. Discover now