BÖLÜM 17

122 5 0
                                    

Tebessüm ettim. "Her zaman ki gibi yarı hüzünlü ve biraz fazla mutlu hayatın etkisi üstümde" dedim.

Tolga cebinden motosikletin ruhsatını ve yedek anahtarını uzattı. Sırt çantamı indirip içine koydum. Birde cebinden ufak bir zarf çıkarttı. Montun cebine koyma mı istedi. Vardığımda kız kardeşine vermem için tembihledi.

"Yarı hüzünlüsün, sakin bir yere gide sin var yani, ölmeden ölümü taklit edebileceğin bir yere" dedi. Gülümsedi. Bende konuşmaya devam ettim.

"İnsan tanıdıkça insanlara yabancılaşmayı tercih edersin dostum. O yüzden sakinlik iyidir. Bunu sen benden daha iyi biliyorsun" dedim.

"Haklısın. Kendisinde olmayan özellikleri başkalarında gördükçe, sahip olamadıklarını kıskanma duygusuna esir olurlar. Bunlarda insanların çoğunluk kısmında yer alır."

Tekrar ufak bir ara gazı verdi. "Atla" dedi.

"Neticede dostum hayatının merkezine ne koyarsan iyilik ve kötülük onun etrafında filizlenir."

Kaskını taktı. Yola çıkmadan önce her zamanki yerde bir kahve içelim diye konuşmuştuk. Oraya doğru sürmeye başladık. Hava esiyordu. Ama çok fazla soğutan bir yanı yoktu. Sadece giderken hafiften sallaması ani manevra ve dönüşlerde etkiliyordu. Ama dikkat ve amaca bağlı kalmak kaderin sana layık davranmasına olanak sağlardı. Hiçbir sorun olacağını düşünmüyordum. Eski yapıların arasından geçip kafeye gelmiştik. Gün ortası olduğu için sakindi. Ses ve gürültü, düşünce karmaşasının bulutu şuan hakim değildi. Bizim istediğimiz çiçeklerle açmış bir manzara gibiydi. Her zaman oturduğumuz masaya geçtik. Siparişleri getiren çalışan, tanıdığımız arkadaştı. Söylememize gerek kalmadan kahvelerimizi hazırlamaya gitti.

Tolga konuşmaya başladı.

"Yolda gelirken aklıma şu düşünce takıldı. Kendini öncelik yapman ve aslında ilk kendine yardım etmeyi kuralın olarak belirlemek bencillik değildir. Degil mi ? Eğer sen kendini dağıtmış olursan başkasını toparlıyor olamazsın. Bencillik olan şey, kendini doğru konuma koymuş olduktan sonra isteklerini herşeyin önünde tutmak. O zaman ego denilen özellikten fazla beslenmiş olursun. "

Bir süre Tolga'ya baktım. Ardından konuşmaya başladım.

"Sevgi faktörü işin içine girince bu ego ve öncelik sırasının karışıklığı çok etkileniyor. Ama aynı zamanda sorgulayan birini sevmesi zordur. Çünkü kimsenin kontrolüne girmeyecek potansiyele sahiptir. Gözünden düşen eline çok uzak kalır. İkimizin de dediği gibi iki tarafında dengeyi kurmuyor olması, senin bu bahsetmiş olduğun önceliğin önüne geçmemiş olur. Sevgi o zaman bir ay gibi parlar" dedim.

Kahveler gelmişti. Tolga yeniden iki şeker aldı. Bu sefer kahvenin tadına bakmadan atmıştı. Karıştırırken cevap vermeye devam etti.

"Şans dediğin şey senin pratik yaptığın kulvarda gözlerin fark etmiş olduklarıdır. Eğer aydınlıkta dengeyi bulmak istiyorsan, karanlığında her tonunu görmüş olman gerekir."

Tebessüm ettim. "Gece de ki yıldızlar gibi diyorsun. Karanlık ne kadar fazla olsa da parlamayı asla bırakma."

YOL ŞEYTANIWhere stories live. Discover now