BÖLÜM 10

152 4 0
                                    

Çoğu zaman kendimi şanslı hissederdim. Ömrü boyunca benimle ilgilenip çabalamıştı. Babalık görevini, aileye bakma yükümlülüğünü fazlasıyla yerine getirmişti. Artık çalışmayı bırakmasını söylesem de, nefesini yettiği yere kadar elinden geleni yapmaya devam edeceğini anlatırdı. Bazı alışkanlıklar uzun yıllar vücudunuza işlerse söküp atmanız çok zor hale gelir. Kanser hücresinin dağılımı gibidir. Babamın da çalışma alışkanlığı böyleydi. Bıraktığı zaman kendini boşlukta hissettiğini söylerdi. Bu düşünceleri varken benim söylemlerin bir anlam ifade etmiyordu. Zorlandığını kabullenemiyordu. Annem yatmadan önce her zaman ki gibi babama çay demlemişti. Babam boş bardağı bana doğru uzattı.

"Kalk ve şu ihtiyara biraz yardımcı ol. Söz dinlemez" dedi. Gülümsedim. Boş bardağı alıp mutfağa yöneldim.

Yaklaşık kırk dakika kadar sohbet etmiştik. Babam esnemeye başlamıştı. Birazdan yatmaya gideceğini tahmin ettim. Kendini uykuya karşı zorlamazdı. Gitmeden önce her akşam yaptığı hatırlatmayı es geçmedi. Geç yatmamam gerektiğini hatırlattı. Oysa izne çıktığımı bilmiyordu. Bende yarın bahsederim diye konusunu hiç açmamıştım. Zaten uykunun onu ele geçirdiğini her halinden anlayabiliyordum. Söylemiş olsam da yarın gün doğmadan bu yorgunlukla aklından çıkardı. Birbirimize iyi geceler diledik. Bende odama cekildim.

Arada kısa hikayeler yazdığım defterimi çıkardım. Aklımdan geçenleri yazmaya başladım. Güzel bir alışkanlığı hayatına adapte etmiş bir insanın, zamanla bu alışkanlığı meskeni ve zihnini rahatlatan bir terapi halini almaya başlıyor. İnsanın kendisiyle zaman geçirirken nedenlere ve amaca ihtiyacı var. Herkes bir gün ölmek için her gün yaşar. Eğer bir ilgi alanın yoksa farklı izler de olmaz. İstatistik ve sıradan olarak kalırsın. Aynı döngülerden oluşan bir hayat en boğucu kâsveti içinde barındıran, dar bir sokaktır.

Uyumadan önce duşa girecektim. Eğer Tolga yarın motosikleti getirirse yola çıkmak için acele etmem gerekecekti. Yarın zaman bulamayabilirdim. Eşyalarımı toparlamaya başladım. Unutkanlığım tutarsa bu uzun rotada aksilikler peşimi bırakmaz. Muğla rotası uzun bir yolculuktu. Mola vereceğim yerleri kafamda hesaplamıştım. İlaçlarımı çantama koydum. Powerbankı çantamın kenarına sıkıştırdım. Yedek eşya almama gerek yoktu. En fazla bir gün kalıp dönerim büyük ihtimal. Tolga'nın kız kardeşini kendi kardeşim gibi severdim. Uzun süredir görmüyor olmama rağmen her fırsatta selam gönderirdi. Biraz daha kalmamı ısrar edeceği belliydi. Fakat fazla durmayacaktım. Hem benim görüşüme göre uygun olmazdı. Misafirlik ne kadar kısa olursa o kadar uygundu. Uzun süre durmak gittiğim kişilere yük olduğumu hissetmemi sağlıyordu. Bir zorunluluğa alet etmiş gibi hissediyordum. Akrabalarım ve arkadaşlarımın çoğunluğunu oluşturan insanlarla ilk yarım saat veya bir saati rutinin dışında bir konuşma oluyordu. Sonrasında herşey sıkıcı bir hal almaya, düşünceleri dayatma evresine giriyordu.

Hepsi anlattığı herşeyde doğruydu. Kendilerini pürüzsüz elmas gibi gösterme çabalarında ki acizlik mide bulandırıcıydı. İnsanların kendilerini başkalarına kanıtlamadan önce kendisine kanıtlaması gerekiyordu. Sonrasında başkasına ihtiyaç olmadığının erdemine sahip olmuş olacaktı.

Hikaye kitabımı da çantama koydum. Hava soğuk olacaktı. Özellikle motosikletle yolculuk yapacaksanız. Yağmurluk ve motosiklet ekipmanı da daire kapısının eşiğine bıraktım. Hepsini son kez kontrol ettim. Odadan çıktım. Annemle babam hala uyuyorlardı. Saat gece iki buçuktu. Banyoya doğru yöneldim. Gecenin karanlığı tüm canlılığı durdurmuş gibiydi. Neredeyse hiç ses yoktu. Bu saatlerde en azından yoldan geçen bir kaç kişi olur, gece bu kadar hareketsiz ve sessiz olmazdı. Tuhaftı, banyoya girdim kapıyı kilitledim. Hazırlanmaya başladım. Önce sakal tıraşı olmaya karar verdim. Sıcak suyu açtım ve tıraş bıçağını ayarladım. Küçükken kardeşim jilet bıçağının kapalı ağzını açmaya çalışırken parmağını kesmişti. O kadar derin yara açılmıştı ki hastaneye gidene kadar baş parmağı kopacak sanmıştım. Her jilet ve usturaya baktığımda bu anım aklıma gelirdi. Acıların kalıcı halde insan beynine kazınıyor olması ne tuhaf. Oysa mutlu bir anıyı anlatırken çoğu detay akıldan çıkmış şekilde düşüncelerden dökülür.

YOL ŞEYTANIWhere stories live. Discover now