BÖLÜM 12

128 5 1
                                    

Odama doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Biraz yürüdükten sonra arkamı dönüp baktım. Gece lambasını almam gerektiği hissine kapıldım. Karanlıkta kalmayı sevmiyordum. Hele ki bu akşam yaşadığım olaydan sonra. Uykuya dalmak için bir ses duyuyor olmam veya bir ışık gerekiyordu. Odamın kapısından girdiğinizde ilk göreceğiniz sağ tarafında ki kitaplıktı. Onun tam karşısında yatağım. Çoğu zaman ciltli kitaplarımı izleyerek rüyalara gidiyordum. Edebiyat benim için, birçok hayatı yaşamış gibi hissettiren ve deneyimleten bir serüvendi. Kitapları izlemek bile uzun ve manzaralı bir yolda, sessizlikte ilerlemek gibi huzur veriyordu.

Kapımı aralık bıraktım. Yatağıma uzandım. Uykuya daldığınız anı yakalayamazsınız ama aklınıza kazıyabileceğiniz bilgiler, en iyi ezberleyebileceğiniz zaman, uykuya yakın olduğunuz dakikalardır. Sabah uyanmış olduğunuz vakitlerde öğrendikleriniz ise en derinlere kazınan ilimler.

İnsana her zaman yıldızları izlemek, ateşin hareketine bakmak, akan bir nehrin sesini dinlemek, içini rahatlatır ve huzur verir. Denge bu evrende ki en eski ve doğru kuraldır. Belkide evrimden kalma bir kalıntıdır. İnsan her zaman özünde olana dönmek ister. Öğrendikleriniz sizi etkileyen bir şaheserdir. Sonrasında dünün sıradanlığına dönüşür. Her zirveyi görseniz bile en başta olan başladığınız noktada ki sadeliğe dönmek istersiniz . İhtiyacınızı bilmek ve o kadarını almak iyi bir amaca hizmet eden ve kalite barındıran bir yaşamdır. Harcayamayacak olacağınız şeylere ömür dediğiniz kısa bir zamanı tüketmek insanların düştüğü bir hatadır. Zaman sizi beklemez. Aynı şekilde yanlış amaçta kendini heba eden varlıklara da elini sürmez. Geleceği çok düşünüyor olursan mutlu anlarını kaçırıyor olursun. Ve geçmişe saplı kalırsan geleceğini kaybedersin. Ölçülü olursan hiçbir zaman dağılmaz, yolunda kaybolmazsın. Aydınlığı nereye tutacağını bilmek için karanlıkları da öğrenmen gerekir. Her güzelliğin korkutucu ve tehlikeli bir ters yüzü vardır.

Gözlerimi kapatıp açıyordum. Bir süre sonra tamamen uykuya kendimi teslim ettim. Ne kadar süre geçtigini bilmiyordum fakat bir anda gözümü açtım. Sol omzumun üstüne yatmış vaziyetteydim. Yorganı boynuma kadar çekmiştim. Ayaklarımı katlamak istedim. Kendime doğru çekmeye çalıştığım esnada ayağımı yavaşca saran bir uyuşma hissetmeye başladım. Bir süre sonra hareket kabiliyetimi kaybetmiştim. Aynı uyuşma vücudumun her yerini ele geçirmeye başlamıştı. Ne olduğunu anlayamıyordum. Sadece boynumu ve başımı sağ ve sola oynatabiliyordum. Felç mi geçiriyordum? Kalp krizi mi? Aklım bu şüphe dolu sorularla akan bir nehir gibi süzülüyordu. İnternette araştırdığım ve okumayı sevdiğim birçok tıp, ölüm, psikolojik hikayelerde insanın kendisini stres altına aldığı zaman, korkunun bedenini ele geçirdiği anlarda, herşeyi yapabilecek güçte olduğunu, odaklanma yetisini güçlendirip dikkatini topladığı zamanlarda, kendi canını bile sonlandırabilecek eyleme kapı açabileceğini okumuştum. Hiçbir eşyaya gerek duymadan düşünce gücüyle bunu yapabildiğini. Hastalık hastası denilen kişilerde çıkan durumlar bu olayların bir örneği. Bir kaç karaktere sahip olduğunu söyleyen ve kişilik bozuklukları olan bireylerde farklı bir karaktere büründükleri anda, diğer kişiliklerinde olmayan hastalıkların vücudunda vuku bulması da beyin ile ilgili bu teorileri doğrulayacak nitelikte göstergelerdir. Bir keresinde bir şizofreni hastasının tedavi sürecini okumuştum. Kişinin değiştiği ve onu ele geçirdiğini söylediği kişiye kontrolü bıraktığı zaman onun şeker hastası olduğunu belirtmiş ve kendisinde aslında bu hastalığın olmadığını anlatmıştı. Kişi kendi benliğine geçtiği zaman gayet sağlıklıydı. Ama hayal dünyasının derin girdabına girip kontrolü ona bıraktığını söylediğinde, gerçekten vücudunda yapılan testlerde şeker hastalığı olduğu gözüküyordu. İlginç bir durumdu. Beden aynıydı. Ama düşüncenin rotasını belirleyen zihinde ki çatır dama bir çok şeyi değiştiriyordu. En derinlerde ki dürtü, evrimin sana bıraktığı asla silemeyeceğin izler gibi. Yara bırakan herşey tuhaflaştırıyordu.

YOL ŞEYTANIWhere stories live. Discover now