Bölüm 30|• "Yeryüzünde Cennet."

2.3K 283 407
                                    

Selam!

Yasak Deney, 100 bin okunmayı geçmiş. Çok mutluyum teşekkür ediyorum her birinize yanımda olduğumuz ve bu yolda benimle birlikte yürüdüğünüz için. Sizleri çok seviyor ve hepinize iyi okumalar diliyorum.

Sonrasında okuyup mutlu olmam için bana bol bol oy ve yorum bırakmayı unutmayın.🤍

✦✧✦

Çaresizliği nasıl tanımlarsın?

Umutsuzluk mudur çaresizlik, bir çıkış yolu bulamamak mı felaketten, yok olmak mı, hiç olmak mı? Bana sorulursa eğer bugün ilk kez tattığım bu duygu derdim. İçim yanıp kül olurken soğuk koridorda beklemeye mahkum edildiğim bu anı örnek gösterirdim. Burayı yakıp yıkmakta geç kalmış olmaktan korkan ellerimin titreyişi, bir kez daha geç kalmış olabileceğimin ürkünç düşü, aklıma üşüşen felaket teorilerinin beynimdeki ön gösterimi, aklımı meşgul edebilecek tek insanı kaybetme korkusu... Belki hepsi, belki de hiçbiri ama en çok ona vermiş olduğum onlarca sözden birini bile tutamamak. İşte çaresizlik bu. Bağırıp çağırıp haykırmak isterken tek kelime dahi edememek, o.

Onun kadar çaresizim, onun kadar yalnızım ama ondan beter durumum. Hiç kimsenin tecrübe etmemesi gereken iğrenç bir hayat yaşadı lakin buna rağmen o hiç, onu kaybetme korkusuyla yüzleşmek zorunda kalmadı.

Ah bir açsa gözlerini, ah bir duysam ciğerlerine özgürce çektiği derin nefesleri işte o zaman inecek bu dünyanın yükü omuzlarımdan. Bir görsem yeşil gözlerini solacak dünyanın tüm parlak renkleri ardından. Benim tek çarem onu sevmek ve çaresizliği sileceğim lügatımdan çünkü çaresiz insan muaftır güneş ışığından, aydınlanmaz günü zaten karanlıktır gece gibi ve gecenin ardından gelmez yeniden güneşi, zifiridir hayatı tıpkı içi gibi. Oysa benim henüz yeryüzüne doğmamış bir güneşim var. Göğsüme sıkıca sarıp sarmaladığım, içim gibi yolumu yönümü de aydınlatan sıcacık bir alev topu... O ait olduğu gibi karışınca gökyüzüne göğü izlemek hiç olmadığı kadar huzur verici olacak çünkü çaresizlik düşmanıdır huzurun, onun çorak topraklarında filizlenmez çiçekleri, oysa o benim en güzel bahçelerimin gözde çiçeği, içimin zirvelerinin en güzel süsü, ışığım, toprağım, ormanım, tüm dünyam benim.

Kendime yarattığım cennetim, huzurum. Sen ki tek çaremsin benim, mucizemsin, mucizelerin olduğu yerde umutlar çiçek açmaya mahkumdur ama o çiçeklerin büyümesi için güneş ışığı mecburdur. Parla eşsiz güneşim, doldur içimi huzurla, doğ yeniden umutla, nefesin rüzgar olsun tenimi okşayan, ellerin toprağı, gözyaşların ırmakları, gülüşlerin gün batımları olsun cennetimin ve ben sonsuza dek yaşayayım senin ışığında. Parla güneşim, aç gönlümün topraklarında en güzel taç yapraklarını, benim iklimim yaşatır seni, istersen soğuk olurum istersen sıcak bulurum bir çaresini ama sen parla güneşim, yeter ki doğ cennetime.

Aklımı gerçek dünyaya geri döndüren Jason'ın koridorda attığı sert adımların sesini duyan Simge'nin omzumu sıkarak beni uyarmasıydı, başımı ellerimin arasından kaldırıp soluma baktığımda Atakan'ı ardına katmış bir halde bana doğru yürüdüğünü gördüm. Gözlerindeki o öfkeyle harmanlanmış aşağılayıcı bakış, bana büyük bir problemimiz olduğunu haykırıyordu. "Teşekkürler Bay Chris." Dedi hemen önümde durduğunda gözlerini benden ayırmadan. "Jess'i de beraberinde götür, çekilebilirsiniz."

Jason'ın sözleri bir rica değil emirdi, Simge yavaşça yerden kalkarken aheste hareketlerinde tereddüt vardı. Beni bu halde onunla birlikte bırakmak istemiyordu ama hayattı bu, hepimiz istemediğimiz pek çok şeyi yapmaya mecburduk. Jason onlar asansöre binip koridoru terk edene kadar tek kelime etmedi, bıkkın bir nefes alıp başımı duvara yasladığımda gözlerini kısarak başını omzuna doğru yatırdı. Elimi kaldırıp ona küçük bir selam verdim. "Selam patron."

YASAK DENEYWhere stories live. Discover now