Bölüm 27|• "Truva Atı."

3K 233 302
                                    

Merhaba, ben geldim. 🥹🫶🏻

Güzel bir bölümle geldim, sizler de bana mutlu olmam için güzel yorumlar ve bildirimler bırakmayı unutmayın bebeklerim.

Hepinizi çok seviyor ve iyi okumalar diliyorum, sizinle sohbet etmek için bölüm sonunda bekliyorum. 🤍

✦✧✦

O sabah, bu günah çukuruna düştüğümüz andan itibaren hepimizin benzer hislerin bağrında uyandığımız ve aydınlık yüzlerimizde zar zor baskıladığımız gülücükler barındırdığımız hoş bir sabahtı. Ne kadar zor ve kötü zamanlardan geçersek geçelim duygular değişkendi. En geçmeyecek sandıkların bile usul usul siliniveriyor aklından sen farkına dahi varamadan. Yaşam'ı kaybetmiştik, acısı hâlâ yüreğimizde hüküm sürüyordu fakat aynı topraklarda açmaya yüz tutmuş bir fidan filizleniyordu şimdilerde. Bir can kaybetmenin acısını çekerken yeni bir can hayat bulmuştu kendimize ait dünyamızda. Acılarla sevinçler, korkularla heyecanlar birbirleriyle savaşıyordu ve buna yaşamak deniyordu. Yaşamak, acıtsa da bir şekilde hayatta kalmak ve yeni sevinçlere kucak açmak, bir savaşın orta yerinde nefes almaya çalışmak...

Atakan'a onu karısına götüreceğime dair söz vermiştim, şimdi o sözün kapsamı kendiliğinden genişliyordu. Onu karısına ve bebeğine sağ salim götürmeliydim, o bunu hak ediyordu. Onlar, bunu sonuna kadar hak ediyordu. O günleri, o düşlerini kurduğumuz mesut günleri tecrübe edecektik hep birlikte. Gönülden inanıyordum buna.

Bugün anlam veremediğim bir iyimserlik var üstümde, gece uyurken benliğimi sarmalayan mutluluk Lexa'nın geleceğine dair kurduğum hayallerle birleşince, dün bir mucizeyi mümkün kılabileceğimi öğrenmenin verdiği heyecanla harmanlanınca bugüne tanımadığım, daha doğrusu hatırlamadığım bir benle uyandım. Garip olduğu doğru fakat rahatsız mıyım, cevabım kesinlikle hayır. Belki bu benin bana söyleyecekleri, hatırlatacakları vardır, belki de kendimden öğreneceklerim vardır.

Kendim için hızlıca hazırladığım bir tostla oturdum kahvaltı masasına, Serra yulafını kaşıklarken, Merih yanında afiyetle yiyordu kendi için hazırladığı kalabalık tabağındaki kahvaltılıkları, Simge bir kahveyle başlıyordu güne. Ne yazık ki yalnız değildik. Gazetesini okuyarak yavaş yavaş kahvaltısını ediyordu Ivan, Felix ve Benjamin hemen solundalardı ihtiyarın, onların karşısında da Vicotia ve Alvaro oturuyordu.

Kimseden çıt çıkmıyordu, dünkü yaşanan gerginlikten sonra Ivan başını ağrıtmamamız gerektiğine dair net tavrını güzelce ortaya koymuştu, şaşırtıcı bir şekilde Victoria ve Alvaro bile onun komutlarına uyuyordu. Jason geliyordu aklıma muhtemelen onların da geldiği gibi, can tatlıydı elbet, hayatta kalmaları için Ivan'ın tecrübesine ihtiyaçları olduğunu biliyorlardı. Bu mevsimde denizin bu kadar durgun olması kuşku uyandırıyordu fakat uyuyan devi uyandırmamak akıllıcaydı, sadece beş günümüz kalmıştı ve buradan sonra her şey bizim istediğimiz yolla olacaktı.

Konuşmuyorduk lakin birbirimize değen kaçamak bakışlarımız, ortama yaydığımız enerjiden birbirimizin mutluluğunu ve heyecanını sezebiliyorduk, yan yana geçen yirmi iki yılın getirisi olsa gerek birbirimizi kendimizden iyi tanıyorduk. Şöyle bir geriye bakıp düşününce farkına varıyor insan, derin bir iç çekiyor elinden kayıp giden günlere. Yirmi iki yılımın her anında acı da var hüzün de, mutluluk da var keder de fakat başıma ne gelirse gelsin, hayatımda ne olursa olsun bir şekilde hepsi geçip gitti fakat dostlarım kaldı, iyi ki de kaldı. Yirmi iki yıl olmuş dile kolay. Birlikte çocuk da olduk, ergen de, genç de olduk, yetişkin de. Dokuz farklı hayat, yüzlerce ilk ve hepsinde de anılmaya değer binlerce iyi ki var. Şimdi yeni bir ilke daha adım atıyoruz hep birlikte. Ailemize bir bebek geliyor. O küçük çocuklardan biri büyüdü de baba oluyor, amca oluyoruz, hala oluyoruz, bir bebeğe yeğenimiz diyecek olmanın heyecanını tadıyoruz.

YASAK DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin