Bölüm 16|• "Gizli İttifak."

5.2K 438 574
                                    

33 gün süren hasretimiz sonunda dindi. 🥺💙

Bölüm şarkısı: Çağan Şengül ~ 22 (I don't know about you but I'm feeling 22 dhsjslsjsl)

Oy verip bol bol yorum yaparak beni mutlu etmek serbest. Bilginize...

İyi okumalar dilerim. 🦋💫✨

✦✧✦

Beynimi tırmalayan o ses uykunun etrafımı sardığı sarmaşıkları tek seferde kesip atarken ani bir refleksle gözümü açtım. Kulaklığımdan öten rahatsız edici sesin kurduğum alarm olduğunu algılamam göğsümde uyuyan kızı fark etmemle eş zamanlı oldu, ardından aklıma dün geceye dair anılar süzüldü. İlk işim onun kulağından kulaklığı almak oldu, alarm tekrar öttüğünde yüzümü buruşturup kendi kulağımdan da çıkardıktan sonraki işim cebimdeki telefona uzanıp alarmı kapatmaktı. Sabahları en nefret ettiğim şey alarmın sesi oluyordu, adeta beynimin içinde yankılanan ses güne bir sıfır geride başlamama sebep olmuştu. Neyse ki alarm çaldığı anda uyanmayı başarabilmiştim. 113 göğsümde huzursuzca kıpırdansa da kaldığı yerden uykusuna devam etmişti.

Sağ kolumu başımın altına kıvırdım ve başımı eğip minik yüzüne baktım. Küçük suratında huzurlu bir ifade vardı, uykusunda hissettiği huzuru yayıyordu adeta etrafına çünkü alarmla gerilen sinirlerimin bir anda yatışmasının başka mantıklı hiçbir açıklaması yoktu.

Sarı bukleleri yüzüne dökülmüştü, sağ yanağı göğsüme dayalıydı, kollarını da iki yanımdan gövdeme sarmış, huzurlu bir şekilde bedenimin üstünde uzanıyordu. Hatta kurumuş biçimli dudaklarında tebessüm eder bir ifade gördüğüme neredeyse emindim. Derin bir nefes aldım. Sabah olmuştu lakin odada pencere olmadığı için geceyi gündüzden ayırt etmek zordu. Ama yine aynısı oluyordu, odanın duvarlarında ya da tavanında güneşi içeri alacak tek bir çatlak bile olmamasına rağmen gözlerim güneş ışınlarından kamaşıyordu.

Gözlerimin kapanmasına engel olamadım, göz kapaklarım onun küçük yüzünü izlerken yeniden ağırlaştı. Bu lağım çukurunda uykusuz ve baş ağrısı içinde geçirdiğim gecelerin acısını çıkartmak istiyordu sanki bedenim. İmkanım olsaydı şu anda burada günlerce uyurdum lakin maalesef elimde on dakikadan daha fazla vaktim yoktu. Göğsüm ağır ağır inip kalkarken kulağıma onun hala hırıltılı olan nefes alışverişleri geliyordu. Saçlarından yayılan cılız vanilya kokusu ciğerlerime dolarken uyku yeniden beni karanlığına doğru sürüklüyordu. Dün ikimiz şarkı dinleyerek uyuyakalmıştık, şimdi onun nefes alışverişleri benim elimden tutup yeniden uyumaya teşvik ediyordu. Zira ikisinin arasında pek bir fark da görünmüyordu.

Bedenimin yeniden uyuştuğunu, zihnimin gevşediğini hissettiğimde kendime karşı koyarak büyük bir zorlukla gözlerimi araladım. Görüş alanım ilk başlarda bulanık olsa da gözlerimi kırpıştırdım, uyku şu anda o kadar tatlı bir zehirdi ki yapmamam gerektiğini bilsem de bu tatlı kaybedişe teslim olasım geliyordu.

Dün zihinsel olarak o kadar yorucu bir gün olmuştu ki üstümde bıraktığı izler kolay silinip gidecek cinsten değildi. Yaşam'ın ölümü, o canavarın sebep oldukları ve bu iki bağlantılı olayın peşinden sürüklediği ihtimaller silsilesi üst üste birikip dağ olmuş ve üstüme yıkılmış, ben de o tonlarca kiloluk ağırlığın altında ezilip gitmişim gibiydi.

Utancım benzin dökmüştü üstüme, mahcubiyetim bir kibrit çakmıştı. O kibritten düşen bir kıvılcım ise beni cayır cayır yakmıştı. Ateşim bir türlü sönmek bilmemişti, yangının alanı durmadan büyüyüp genişlemiş, geçmişime de geleceğime de hasar vermişti. Geleceğin bahçesinde filizlenen fidanlar yangından zarar görmüştü, yerlerinde yeller esiyordu şimdi, geleceğin çorak toprakları kuraklığı alamet ediyordu. Üstümden gölgesi eksik olmayan o koca çınar artık yerinde yoktu, zaten bundan sonra olması da bir mucize olurdu.

YASAK DENEYWhere stories live. Discover now