Bölüm 12|• "Gece Yarısı Nöbeti."

4.5K 524 96
                                    


Görkem Ertuğ Değirmenci

Vazgeçilmiş şeyler vardı burada. Hayattı en belirgini. Hayatlarından vazgeçirilmiş bedenler manipüle edilmiş ve böyle olması gerktiği düşündürülerek boyun eğdirilmişti esiri oldukları saçma düzene. Özgürlüklerinden mahrum edilip bir de bu durum normalleştirilmişti. Bu da yetmez gibi yaşama hakları da gasp edilmişti ve hala edilmeye devam ediyordu. Canlarıyla, akıllarıyla, sağlıklarıyla, ruhlarıyla ve duygularıyla oynayıp buna da deney diyorlardı. Resmileştirebildikleri kadar resmileştiriyor, kendilerine bunu yapmayı hak görüyorlardı.

Deneklerin hiçbir direnişte bulunmayışları onların işlerine geliyor, onlar için durumu daha da kolaylaştırıyordu. Neden boyun eğdiklerini anlamıyordum, anlamamıştım. Neden direnmiyorlardı? Neden en ufak bir dışarı çıkma girişiminde dahi bulunmuyorlardı? Neden daha fazlasına sahip olmak için en ufak bir teşebbüsleri bile yoktu?

Burada geçirdiğim süre boyunca sürekli aklımı kurcalayan düşünceler bunlardı. Şimdiye kadar bir anlam verememiş, kendimi tatmin edecek bir cevap bulamamıştım. Lakin tam da şimdi fark ediyordum ki boyun eğmek değildi bu, büyük bir kabullenişti. Çünkü bilmiyorlardı dili, sevgiyi, özgürlüğü, hayata dair hiçbir şeyi... Bunları bilmedikleri gibi bu şekilde yaşamaktan başka seçenekleri olduğunun da farkında değillerdi. Dışarıda onları kucaklamak ve selamlamak için her gün gökyüzüne yükselen güneşten bihaberlerdi. Geceye hüküm süren gökyüzünün süsleri ayı ve yıldızları hiç görmemişlerdi. Bir gülümsemeye bile hasretken bunu hayal dahi edemeyecek olduklarını bilmek zordu.

Burada deneklerin işkence gördüklerini bilerek, acıya katlandıklarının bilincinde olarak onlara acı çektirenlerin tarafında görünmek tıpkı denekler kadar acı çekmeme sebep oluyordu. Benimki fiziksel değildi sadece, tamamen mentaldi. Vicdanım neyi beklediğimi soruyordu bana sürekli. Neyi bekliyordum ben? Buna bir son verecek güce ve donanıma sahiptim. Bekleyiş masum deneklerin kendilerinden, benliklerinden bir parçayı acımasızca alırken benden de çok şey götürüyordu. Onlar kendilerinden bir parça kaybediyordu, bense benliğimi tekrar bulduğum Kartacalı Barca'dan. Çünkü Kartacalı böyle bir durumda bir saniye bile tereddüt etmez, bir dakika bile düşünmeden denekleri buradan çıkarır, sonra da onları koparıldıkları ve ait oldukları yaşama teslim ederdi. Olması gereken tamamen buydu ama bu sefer Kartacalı kendine seslenen mantıklı tarafın sesini bastırmak için uğraşmıyordu. Çünkü o da tamamen haklıydı.

Eğer şimdi böyle bir girişimde bulunursam kendimi açığa çıkaracaktım ve bu işin sorumluları, bunca masum çocuğun katilleri, mum gibi parlayan yüzlerce hayatın üstüne fırtına gibi çökenler, onları kabustan beter bir yaşama mahkum edenler peşlerine düştüğümü bilecekti. Kendilerini gizleyecekler ve saklanmakta başarılı olacaklardı. Belki de onları bulamayacaktım ve bu kadar acı çekilmesine sebep olanlar bu işten yakasını kurtaracak ve bu kadar kötülüğe karşılık bir bedel ödemeyecekti. Buna izin veremezdim. Herkes yaptıklarının bedelini her bir zerresine kadar ödeyecekti. Her masum yaşamın, bir damla gözyaşının bile hesabı en ağır şekilde sorulacaktı. Ancak böyle soğurdu içim.

Buz gibi soğuk olan zemin katın koridorlarını geçerken aklımda hızla sıralanan düşünceler üstümde baskı oluşturuyordu. Bir karar vermiştim, daha mantıklı olan seçeneği seçmiştim. En azından şimdi zorlansam da hesaplar sorulurken bugünlerin üstümde oluşturduğu baskı kaybolup gidecekti, biliyordum ama gözlerimin önünde vücudu iflas etme sınırına gelen 113 numaranın kan kusuşunu aklımdan çıkaramıyordum. Onu kurtarmak ve Alvaro'yu durdurmak istemiştim ama onu acının pençesinden almaya yetişememiştim, geç kalmıştım.

İçime kocaman baskı yapan şeylerden biri buydu. Bekledikçe daha çok zarar görüyorlardı, bir kayıp daha olmasına izin veremezdim. Bir masumun daha hayatı özgürlüğe bu kadar yaklaşmışken güneşi görmeden karanlığa solup gidemezdi. Gitmemeliydi. Jason'ın buraya ilk geldiğimiz gün bu kat için söyledikleri aklıma geldiğinde vücudumu bir ürperti dalgası sardı. Denekler hastalandıklarında ve ölüme yakınladıklarında... Kaç beden acı içinde can vermişti, kaç insan daha güneşi görmeden karanlığa solup gitmişti, kaç kişi hiç var olmadan yok olmuştu?

YASAK DENEYWhere stories live. Discover now