Bölüm 26|• "Kelimelerin Sihri."

2.1K 207 385
                                    

Merhaba, özlediniz dimi beni? Arayı açmadım bu sefer.🥹🫶🏻

Güzel bir bölümle geldim, aklınızdaki sorulara cevap olacağını düşündüğüm ve sonunda tatlı mı tatlı bir sürpriz olan bölüm. Kimler tahmin etmişti çok merak ediyorum.

Sizler de bana mutlu olmam için güzel yorumlar ve bildirimler bırakmayı unutmayın bebeklerim.

Benim normalime göre kısa ama Wattpad için normal uzunlukta bir bölüm. Artık her hafta bölüm çıkarmaya çalışacağım, bakalım nasıl olacak.

Hepinizi çok seviyor ve iyi okumalar diliyorum, sizinle sohbet etmek için bölüm sonunda bekliyorum. 🤍

✦✧✦

"İşte buradasın."

Ewa'nın sesiyle sigaramın külünü düşürüp ona baktım. Kız sağ tarafımda durmuş kalın kabanının içinde dahi titriyordu. "Günaydın."

"Günaydın." Dedi üstünkörü, "Joanna dünden beri seni arıyor. Telefonlarını da açmamışsın. Küplere bindi."

"İzin günümdü."

"Evet, öyleymiş." Rüzgarda dağılan siyah saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Jason'la kavga ettiler, gelecekteki izin günün yanacak muhtemelen."

Ne mutlu bana ki, burada o kadar uzun süre kalmayı planlamıyordum. Başımı salladım fark etmez manasında. "Eğer anlamadıysan diye açıklayayım, benimle gelmen gerekiyor. Yatakhaneden senin haberin olmadan denek çıkarılmaması üzerine verdiğin talimat o kadar işe yaramış ki Joanna'nın turuncu kartlı bir yönetici olması bile çalışmamız için bir tanesini dahi yatakhaneden çıkarmamıza yardımcı olmadı. Ve yine senin yüzünden, planımızda bir gün geriye düştük. Hâlâ oturuyorsun, Joanna benim kıçımı da seninkiyle birlikte tekmelemeden önce rica etsem kalkıp yatakhaneden bir deneği odamıza getirir misin?"

"Yüzüne ne oldu?"

Eli istemsizce burun kemerinden yanaklarına doğru uzanan kelebek şeklindeki pul pul döküntüye gidecek gibi oldu ama durdurdu kendini. "Lupus." Diye açıkladı üstün körü. Yüzü solgundu bugün, ona bakmamdan rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandı. "Üzgünüm, meşguliyetini böldüm ama lütfen kalkıp görevinin başına geçer misin? Senin yüzünden Joanna dünden beri Marcin ve benim canımızı okudu."

Sigaramdan son bir nefes çekerken gözlerini devirdiğini gördüm, ben bitirene kadar inatla başımda dikildi, sigaramı söndürüp tesise doğru yürümeye başladığımda yavaş adımlarla peşimden geliyordu. "Joanna, neden beni aramak yerine seni gönderiyor?"

"Telefonlarını açmadığın için olabilir mi?"

"Bugün açacaktım."

"Neden sadece kendisine sormuyorsun?"

"Seni rahatsız mı ediyorum Ewa?" Diye sordum binadan içeri girerken. Asansöre doğru yönelip eksi ikinci katı tuşladım, kapılar kapanmadan kendini içeri atıp yanımda durdu. "Fazlasıyla."

"Sonunda arkadaş olduk sanıyordum," Dedim alayla.

Beni yok sayarak aynadan yanaklarındaki döküntüye yakından baktı, zaten asık olan suratı daha fazla asıldı. "Hiç sanmıyorum."

Kapılar açıldığında beni gören nöbetçiler duruşlarını düzelttiler. "Açın," dedim. Kapı açıldığında bana uzattıkları siyah göz bandını alarak yatakhanenin içinde ilerledim. Gözlerim hemen o spesifik noktaya çevrilirken orada yerinde yalnız başına oturuyor olması canımı sıktı. Çevremizde devasa bir kalabalıkla yaşar ve hislerimizi onlarca farklı yolla ifade edebilecek kabiliyete sahipken dahi insanın içi tenhaydı. O tenha sokaklarda kendi şeytanlarınla karşılaşmak ise işkencenin ta kendisiydi. Yaşamın dışına itilmiş bir grubun içinde dahi kenara itilmiş minik yaratığımın acısını yüreğimde hissedebiliyordum, daracık dünyasının onu aşan yüküyle orada, kendi zihninin yıkılmaz duvarları arasında hapisti işte.

YASAK DENEYWhere stories live. Discover now