Bölüm 8|• "Gülümseme Etkisi."

5.8K 585 155
                                    


4 gün sonra

Bir etki insanın üstünde bin türlü izlenim bırakabilir, bir gülüş bir gönlü ferah sularla yıkayabilir. Bir gülüş bir aklı tek başına meşgul edebilir. İşte 113'e olan tam olarak buydu. Yeni bir beden görmenin şaşkınlığını atlatmayı bırak hiçliğin en ortasında birden bire beliriveren gizemli bir yabancı ona gülümsemişti, onun yaralarını sarmış ve ona yemek vermişti. Var olduğu andan itibaren tanıdığı ve bildiği tek şey kötülüktü 113 numaralı deneğin. İyiyi tanımıyordu, bu kavram ona da aynı kaderi paylaştığı arkadaşlarına da çok uzaktı. İyiliğin, iyinin ne olduğunu bilmiyor ve onu anlamıyordu, kavrayamıyordu. Doğduğu günden beri beyaz önlüklülerden çatık kaştan, nefret dolu bakışlardan, zulümden ve işkenceden başka bir şey görmemişti. Ama ilk kez gördüğü yabancı ona gülümsüyordu. Ve gördüğü gülüş, hayatında gördüğü en güzel gülüştü. O gülüşü tekrar görmek için yapamayacağı hiçbir şey yoktu.

Ellerini yıkayıp aynadan kendine baktı, belki de yıllar sonra bir ilkti bu. Yorgun ve küskün bakan ıslak yeşilleri yıllar sonra ilk kez değmişti kendi yansımasına. Korkup kaçtığı her şey bu kez sarıp sarmalamıştı onu. Sesini kesen, onu hayata küstüren her şey bu defa bu yüzleşmeye hazırlamış ve cesareti olmuştu. Yorgundu bakışları her zamanki gibi, çünkü gece yine uyuyamamıştı. Bu sefer ağlayışları değildi onu uykusundan alıkoyan bunca yılın aksine, düşünceleriydi ve uzun zaman sonra onu kabuslara sürükleyen olayı düşünmemişti uzun ve sessiz gece boyunca. Bu durum karşısında kendisi de şaşkındı ama şikayetçi olamayacak kadar iyi gelmişti. Beynini tırmalayan sesler kesilince sessizliğin huzurunu tatmıştı. Sanki o olayı düşünmediği için vücuduna hissiyatta bir canlılık gelmişti, tazelenmişti. Kendini dinç hissediyordu uzun zaman sonra, uyumamasına rağmen zayıf ve çelimsiz vücudu yorgun değildi.

Aklını bunlardan alıkoyan şeyin saniyelik bir gülüş olması da apayrı bir konuydu. Sahip olduğumuz şeylerden yoksun olunca, tekrar kavuştuğumuz bir yenilik bize dünyanın en önemli şeyi gibi geliyordu. Kıymete biniyordu. 113 ve diğer denekler hayatında beyaz önlüklülerden hiçbir gülümseme ibaresi görmediklerinden onlar için sıradan olan bir gülüş bile yerlere göklere sığdırılamayacak kadar büyük ve özel bir anlam taşıyordu. Eğer 113'ün bir serveti olsaydı tam da şu anda tekrar o gülüşü bir saniyeliğine de olsa görebilmek uğruna feda edebilirdi.

Musluktan akan soğuk suyu yüzüne çarptı ve yüzünü güzelce yıkadı, suyla temas etmek ona iyi geliyordu. Yüzünü kuruladıktan sonra ıslanarak yüzüne yapışmış dalgalı sarı saçlarını da bir topuz yaptı. Lavabonun kapısı tekrar tıklatıldığında 113 irkildi, yorgun bakışları kapıyı bulduğunda derin bir nefes aldı ve ellerini göğüs kafesine bastırıp sakinleşmeyi bekledi. Kapı aynı şiddetiyle vurulmaya devam ederken düşmeyeceğine emin olduğu anda hemen kapıya gitti. Kapının kilidini açtığı anda karşısında sırada bekleyen 48 numaralı koyu tenli deneği gördü. 48 kollarını göğsünde kavuşturmuş oflayarak onun dışarı çıkmasını bekliyordu. 113, 48 numaranın ona söylediği aşağılayıcı sözleri umursamadan ve onun yüzüne bile bakmadan lavabodan çıkıp kendi yatağına doğru adımladı.

Koşuşturan, gülen, eğlenen, kendi geliştirdikleri dille sohbet eden akranlarına bakmadan ilerledi. Zaten onları görmüyordu artık, diğerleri de onu umursamıyordu, o yokmuş ve bir hiçmiş gibi davranıyorlardı. 113'ün böyle hissetmesi için onların sözlerine kulak vermesine ihtiyacı yoktu oysaki, kalbinin ortasındaki kendine muhalif olan tarafı ona bunları her zaman en derinden hatırlatıyordu. İçine kapanık ve utangaç bir kızdı yapı olarak. Yaşadığı olaylar ise onu tamamen dış dünyaya kapanmaya itmişti. Diğer denekler de 113'ü umursamamışlardı. O yüzden koskocaman yatakhanede bir başına kalmıştı. Zaten o da diğerleriyle olmak istemiyordu, kendi başına kalmak ona yetiyordu.

YASAK DENEYWhere stories live. Discover now