Bölüm 10|• "Denek: 113."

4.4K 543 169
                                    


Ayakta durmuş boş bakışlarla karşısındaki yaşlı adamın ifadesiz yüzünü izliyordu 113 numara. Yeşilleri merakla odaklanmıştı elinde siyah bir bez parçası tutan beyaz önlüklü adama. Bugünün talihlisi, ya da en talihsizi, 113'tü. Bütün denekler korkuyla yerlerine sinmişlerdi ve 113'e acıyarak bakıyorlardı. Ölüm sessizliği sinmişti vahşiler yatakhanesine.

113 üzerindeki bakışların da etkisiyle içinde bir ürperti hissetti. Bu kapıdan çıktığında başına gelebilecek şeyleri biliyordu. Beyaz önlüklülerden deli gibi korkuyordu. Karşısındaki adamın yüzünün ifadesizliği onun içini burkuyordu. Sabahtan akşama kadar bıkıp usanmadan izlediği gri duvarla arasında bir fark görmüyordu. Bir şeyler en başından beri ona yanlış geliyordu.

Yüzlerinde hiçbir mimik görmüyordu, hiçbir duygu kırıntısı yoktu. Onların insan olduğunu düşünmesini sağlayacak hiçbir şey yoktu ve bu çok yanlıştı onun için. Bilmiyordu ve bilmemek, merak eden bir beyin için işkenceydi. Onun gibi kaç beden daha vardı bilmek istiyordu, oysa kendisi doğduğu andan itibaren bu yatakhanedeki kişilerden ve üç beş görevliden başkasını görmemişti. Dünya neydi? O neyi yaşıyordu? Bu doğru muydu? Bu kapının dışında ne vardı, neyi saklıyordu? Zulümün, işkencenin ve gözyaşının olmadığı bir diyar sadece düşlerinden mi ibaretti?

Görkem ve diğerlerini görene kadar başkalarının da olabileceğini hiç düşünmemişti. Hatta bu seçenek aklının ucundan bile geçmemişti ama şimdi bütün bildiklerini ona unutturup ezberini bozmaya niyetlenmiş olan adamın gülüşünü görmüştü. O hem bir yabancı, hem de en çok tanıdığıydı. Düşlerinde, kalbinde, umutlarında o kadar çok beklemişti ki onu hiçliğin ortasından kopup gelen bir yabancı artık bu yalnız kızın en yakınıydı. Görkem vardı, gözleri onu her gün görüyor ve hayatla arasına ördüğü buzdan duvarları kırmak istercesine gülümsüyordu... Artık bir ihtimal vardı ve merak etmeye de, beyninde dönüp duran uçsuz bucaksız sorulara da engel olamıyordu.

Ivan, 113 numaranın arkasına dolanıp korkuyla bezenmiş yeşil gözlerini elindeki siyah göz bandıyla bağladı. Kaçmasını ve dışarıdaki bir şeyleri görmesini engellemek içindi bu tedbir. 113 bundan her ne kadar korksa da itiraz etmemesi gerektiğini çok önce acı bir şekilde tecrübe ederek öğrenmişti. Beş yıl önce vücuduna yediği yüksek voltajlı elektroşok onu hala korkutuyordu ve adamın önlüğünün cebindeki kabartı da onu adeta yerine zincirleyip kıpırdamasına engel oluyordu. Çünkü biliyordu ki en ufak bir kurtulma çabasında o cihaz o cepten çıkacak ve vücuduna şiddetli bir acı yükleyecekti.

Gözlerine kapanan bezle görüş alanı kararmıştı. O anda göğsünün ortasında şiddetli bir yanma hissetti, daha sonra o yangının alanı genişleyip tüm vücudunu kapladı. Birkaç saniye içinde bedeni minik ter damlacıklarıyla kaplanırken dilinin ve damağının kuruduğunu hissetti. Boğazına bir yumru tırmanıp oturmuştu, sanki göğsünün üstüne kilolarca ağırlık bağlamışlar gibiydi. Dünyası kararmıştı ve o karanlık bütünüyle içine çekmişti onu. Kolunu tutup onu çekiştirmeye başlayan yaşlı adama direnmedi cılız kız, bunun için tek bir girişimde dahi bulunmadı çünkü biliyordu ki ne gücü yeterdi buna ne de kurtulabilirdi. Yapabileceği tek şey korkusunu bastırıp bir şekilde kendini sakinleştirmekti. Umutsuzca kabullenmişti başına gelecek olanları.

Göğsünün ortasında kafesinden kurtulmak istercesine büyük bir coşkuyla kanat çırpan küçük bir kuş vardı, o küçük kuşun kanatları yaralıydı ama bir şekilde inatla daima kurtulmaya çalışırdı ve özgürlüğün hayaline doğru kanat çırpardı. Yaralı kanatları her kanat çırpışında biraz daha kan revan içinde kalırdı ama o minik kuş bir saniye bile rotasından sapmaz, asla boyun eğmezdi. Gözleri görüyordu bir umudun olmadığını, bir çıkış yolunun kalmadığını, ölmekten başka seçeneğinin olmadığını ama o küçük kuş bunları reddediyor, kendi gözleriyle gördüklerini daima inkar ediyor ve inatla onu daha çok yaralayacak hayaller kurmasına neden oluyordu.

YASAK DENEYWhere stories live. Discover now