⁴⁷

83 15 0
                                    

Boğazım düğüm düğüm olurken nefesim kesiliyormuş gibi hissetim. Buraya geleli kaç gün olmuştu? Ve ben tüm bu süre boyunca eve gitmenin bir yolunu aramış bu da yetmezmiş gibi hastaneye kaldırılmıştım. O kadar çok eve gitmeye odaklanmıştım ki akışına bırakamamıştım. Durabilirdim. Buraya nasıl geldiysem eve gitmenin yolunu da yine aynı şekilde bulabilirdim. Ama ben bu hayatı bir türlü kabullenemmiş kendi kendime sorunlar çıkartmıştım.

Kendime de çok yüklenmek istemiyordum. Her şey için kendimi suçlamak istemiyordum çünkü biliyorum ki yerimde kim olsa bu evrelerden geçecekti. Kabullenme aşaması çok sonradan geliyordu. Hatta siz farkına varmadan eve giden yolu tamamlamış oluyordunuz.

Girayın’ın elimi tututuşu daha da şiddetlenirken ondan tarafa bakamıyordum.

“Nasıl?” diye sorduğumda aklıma, mantığıma uymayan diğer bir konuysa Halime Hanımlar’ın bunu normal karşılayoıp ,’Burası senin evin zaten.’demeyişleriydi. Sanki artık onlar da kabullenmiş gibiydi.

Biliyorlardı.

Halime Hanım  oturduğu yerden doğrulark ölü bakışlarını kaldırıp bana baktı. Perişan hâli beni biraz korkutsa da söyleyeceklerini bekledim. Ama gerçeği söylemek gerekirse bir an kızım nerede diye üzerime saldırmasını beklemiştim. Çünkü o kadar yıkık ve perişan görünüyordu ki onun için üzülmeden edememiştim.

“Özür dilerim.” Dedi beni kollarının arasına çekerken. “Özürdileriz kızım ,özür dileriz.” Sesi kısılmıştı. Muhtemelen her şeyi öğrendiğinden beri ağlıyordu.

Asıl soruysa bunu ne zaman öğrenmişti?Esved biz kaçınca onlara her şeyi anlatmış olabilirdi. Ama buna ne kadar inanırlardı elimizde bir kanıt olmadan şüpheli. Bu da gösteriyordu ki bizim elimizde artık bir kanıt vardı.

Ellerini saçlarımdan geçirip öptü. Bu şefkat gözlerimi kaptmama sebep oldu. Çünkü kendi annemi o kadar özlemiştim ki bu özlemle kendi içimde baş edemiyordum. Ne zamandır onu görmüyordum… Mutfak masasında olan konuşmalarımızı özlemiştim. Büyük mağazalarının indirimlerini takip edip aldığı şeyleri bana yorumlatmasını özlemiştim. Ben annemi,ailemi özlemiştim. Ve Halime Hanım bana sarıldığından beri bu özlem benim göğüs kafesimi sıkıştırıyordu. Yerinde durmak bilmiyor ,dışarı çıkmak istiyordu. Sanki bir an olsun onu unutuyormuşum gibi kendini bana hatırlatıyordu.

“Sizin bir sucunuz yok.” Diyebildim zar zor. Boğazım kurumuş kelimelerim yine her zaman ki gibi en baştan beni terk etmişti. Ama bir gerçek varsa bunda hiç kimsenin sucunun olmamasıydı. Bu sadece milyonda bir olasılıktı ve bu benim başıma gelmişti. Çünkü dünya bu şekilde dönüyordu herkesin imkansız bir olasılığı vardı. Bu anca benim başıma gelirdi dediği bir talihsizliği vardı. Bu da benim başıma gelen talihsizlkti. Ama bu şekilde adlandırmak istemiyordum. Çünkü her ne kadar kötü anılarım olsa da çok güzel şeyler yaşamıştım burada.

Mesela hâlâ Esved’le bisiklete bindiğimiz günü hatırlıyordum, Zeynep’le partiye hazırlanmamızı ,tanımadığım insanlar hakkında yaptığımız dedikoduları,Giray’la atışmalarımızı,beni motora bindirmesini, her şeyin sonu gibi gelen o ağaç eve gittiğimizi bile hatırlıyordum ve hepsi pahabicilemez anılardı.

Bir daha dünyay gelsem yine o anları yaşamayı dilerdim ama ailemden uza olmamak koşuluyla. Çünkü bir yanım tamamken diğer yanım özlem çeksin istemiyordum. Ki artık bu imkansızdı. Çünkü benim bir yanım artık hep özlem çekecekti.

ÇOKLU OLASILIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin