BÖLÜM 74

6 2 0
                                    

   Barın girişine vardıkları anda Kara Şimşek' i bağlayabilecekleri bir şeyin olmadığını fark ettiler. İçinde bulundukları durum oldukça zor olduğu için tedbiri elden bırakmamaları gerekiyordu. Yanlarında para ya da değerli bir şey olmadan yolculuk ediyorlardı ve bir de bunun üstüne atlarını çaldırırlarsa eğer içinden çıkılması güç bir duruma düşeceklerdi. Bunların olmaması için bir plan yaptılar ve içeriye önce Mürsel' in girmesini kararlaştırdılar. İçeriye önce Mürsel girecekti ve Angelina da atla birlikte dışarıda bekleyecekti. Bardan içeriye tek başına girecek olan Mürsel hem kendisi için hem de Angelina için yardım isteyecekti barmenden. Plan yapıldıktan sonra ve her şey ayarlandıktan sonra Mürsel atın üstünden indi ve ayaklarının altında ezilen çimenlik alanı geçtikten sonra toprak alana geldi. Bu toprak alanın üstüne konuşlandırılmış olan bara doğru yürürken mesafe çok çabuk bitiyordu çünkü toprak alan çok geniş değildi. Bitkin, yıkık ve yardıma muhtaç hâlde olsa da bunu belli etmemeye çalışan Mürsel, dost canlısı bir enerji yaymaya çalışarak içeride ilerliyordu. Barmene doğru adımlarını attıkça kendisini toparlamaya çalışıyordu ve söz geçirmekte zorlandığı vücut fonksiyonlarını dizginlemeye çalışıyordu. Bir yabancının içeriye girdiğini anlayan bar sakinleri ise uğraştıkları şeyleri bırakarak kafalarını Mürsel' e çevirmişti bile. Çevre kasabadan olmadığı belli olan Mürsel' i, meraklı ama aynı zamanda da kem gözlerle süzüyorlardı. Elindeki bezle bir bardağın içini ovalamakta olan barmen de gözlerini Mürsel' e dikmişti ve onu izliyordu. Mürsel, barmenin karşısındaki sandalyeye oturunca altmış yaşlarındaki barmen konuşmayı başlatan taraf oldu:


- Nasıl yardımcı olabilirim genç adam?


- Ben ve arkadaşım uzun ve zorlu bir yoldan geldik. Saatlerdir su içmedik ve tuvalete girersek de fena olmayacak. Aslında karnımız da aç ama öncelikli olarak su ve tuvalet ihtiyaçlarımızı gidermemiz gerekiyor. Gıda ihtiyacımızı da kasabaya varınca gidereceğimizi umuyorum. Bazı nedenlerden ötürü yanımızda para yok. Bize biraz su verin ve tuvaleti kullanmamıza izin verin lütfen. Arkadaşım dışarıda atımızla uğraşıyor... Bizi buraya kadar taşıyan at da perişan durumda. Amacımız kasabaya varmak ve yolculuğumuz esnasında da ufak bir iyiliğe ihtiyacımız var... Bize yardımcı olur musunuz?


- Evlat burada su bulunmaz ki... Biz burada suyu atlara veriyoruz sadece. Eğer çok istersen dışarıda, atların önünde duran sudan içebilirsin. Biz sert adamlar içki içeriz sadece... (Bunu söyledikten sonra yüksek sesle kahkaha patlatmıştı.)


- Peki teşekkür ederim. Siz atın içtiği suyu bile içemeyen insanlar olarak hayatınıza devam edin, ben de buradan gideyim. (Mürsel bunu söylerken kavga veya gerginlik istemediğini, karşısındaki kişinin yaşına saygısı olduğu için daha sert bir cümle kullanmadığını ama usulüne uygun bir şekilde de lafını esirgemeyeceğini ima etmişti ses tonuyla ve bakışlarıyla.)


- Dur, Duuurrr! Şaka yaptım sadece. Suyumuz var elbette ve size de verebilirim. Sadece tüm gün burada durmaktan canım sıkılıyor ve bir yabancı gelince de biraz takılmak istedim, hemen kızma bana, ben yaşlı bir adamım. (Sandalyeden kalkmak üzere olan Mürsel' i durdurabilmek için alelacele bunları söylemişti ve uzanarak elini Mürsel' in koluna vurmuştu babacan bir tavırla.)


    Barmenin bu tavrından sonra fikrini değiştiren ve oradan ayrılmamaya karar veren Mürsel, ikram edilen suyu da içince kendine geldi. Sudan aldığı her yudumdan sonra çakralarının açıldığını, vücudunun bir tür yenilenme sürecine girdiğini hissediyordu adeta. Barmenin bu tavrını da dönemin şartlarına ve o dönemde azımsanamayacak kadar çok cahil insan olmasına bağlamıştı ve fazla kafaya takmamıştı... Zaten girdiği bu yolda da birçok şeyi kafasına takmaması gerekiyordu. Bir şeylere kızarak ya da sinirlenerek bırakıp gidebileceği bir yolun içerisinde değildi. İstediği an İstifa edebileceği bir işe benzemiyordu çünkü bu. Tabii tüm işlerden daha zor olan bu görev süresince ona bir kolaylık da sağlanmıştı, yanına Angelina verilmişti. Görevin zorluğunu hissettirmeme konusunda oldukça başarılı olan Angelina' ya hiçbir zaman sırtını dönmemesi ve onunla kavga etmemesi gerekiyordu. Varış çizgisine tek başına koşacağı türden bir görev değildi bu. Bu görev, akıl ve mantık sınırlarını zorlayan ama üstesinden gelinmesi için de akıl ve mantığın son sınırlarına kadar kullanılması gereken bir görevdi.


    Mürsel suyunu içtikten sonra ve biraz da orada dinlendikten sonra tuvalete gitmek için izin istedi ve tuvaletin nerede olduğunu öğrenmek istedi. Tuvaletin çok uzakta olmadığını öğrenen Mürsel, koşar adımlarla barmenin belirttiği yöne doğru gitti iyice sıkışmaya başladığı için. Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra ellerini ve yüzünü yıkayarak kendine gelmek istedi ama suların akmadığını fark etti. "Neyse, burada hijyen aramamaya alışmam gerekecek galiba." diye düşündü ve tam çıkış kapısına yönelmişti ki kapı aniden açıldı ve neredeyse suratına çarpacaktı. Ani bir hamleyle yerinden sıçrayan Mürsel, onca hengâmeden sonra bile reflekslerinin her zamanki formunda olmasına borçluydu bu kapıdan kurtulma hadisesinde de. İrkilme anını atlattıktan sonra ise karşısında sarışın bir kadın gördü. Kadın ısrarla onun üstüne yürüyünce istemsizce geriye doğru adımlar attı. Çok geçmeden kendisinin adım atmak zorunda olmadığını, kadının kendisini sıkıştırmaya son vermesi gerektiğini düşünerek daha fazla ilerlemekten vazgeçti. Mürsel olduğu yerde durunca kadın iyice yaklaştı ve Mürsel' i belinden kavrayarak kendisine doğru çekti. Bu hamleden sonra yüzleri de birbirine iyice yakınlaşınca öpüşme mesafesine girdiler ve öpüşme ortamı oluşmuş oldu... Ancak kadın az önceki gibi cesur bir hamle yapmadı ve Mürsel' i öpmedi. Ne olduğunu anlayamayan Mürsel de bir açıklama bekler vaziyette kadına bakıyordu. Sarışın kadın mesafeyi hiç bozmadan ve Mürsel' le olan yakın temasına son vermeden konuşmaya başladı:


- İçeriye girdiğin andan beri seni izliyorum yakışıklı... Lütfen kendimi sana teslim etmeme izin ver. Daha önce buralarda senin gibisini hiç görmedim. Sen diğerleri gibi değilsin, sen de farklı bir şeyler var... Sanki senin büyülü bir yanın var! Tek vücut olalım ve kendimizi şehvetin kollarına bırakalım istiyorum.


- Sen de mi robotsun yoksa? (Kadının yaptığı hamlelere şaşırsa da bir kadın tarafından beğenilmek ve arzulanmak hoşuna da gitmişti... Fakat fazla gevşemeden kadının robot olma ihtimali aklına gelmişti... Bu aklına geldiği anda da ağzından kaçırarak aslında söylemek istemediği bir şeyi dile getirmişti. Ağzını açmasıyla birlikte pot kırdığı için pişmandı ama söylediği şeyi geri de alamıyordu tabii ki. Artık çaresizce kadının vereceği tepkiyi bekliyordu.)


- Neyden bahsediyorsun sen? Kendini bilmeyecek kadar sarhoş musun yoksa? Neyden bahsettiğini bile anlamadım. Ben senden hiçbir ücret talep etmeden kendimi sunuyorum... Bunun farkında mısın acaba?


    Sarışın kadının bu söyleminden sonra onun bir fahişe olduğunu anlamakta zorlanmayan Mürsel, şöyle bir kadını süzerek giyim kuşamından ve yaydığı enerjiden de bunun anlaşıldığını fark etti... Hatta bunu ilk anda da anlayabilirdi ama her şey çok ani ve beklenmedik bir şekilde geliştiği için kadını iyi süzememişti. Bulundukları bar ve çevresinde fahişelik yapan, buraların kadrolu işçisiymiş gibi her gününü barda geçiren bir fahişe olduğu belli oluyordu. Fahişelik yapan ve sadece ücret karşılığında erkeklerle birlikte olan bir kadının kıskacı altında olduğu için gururunun biraz daha okşandığını mı hissetmesi gerektiğini yoksa bir an önce bu fahişeden kurtulmanın planlarına kafa yormak gerekliliğinin mi ağır bastığını ise ilk anda anlayamamıştı. Bir fahişe kolay kolay birine aşık olmazdı ve hiçbir şey talep etmeden kendisini sunmazdı. Bu açıdan bakıldığında Mürsel için mutluluk verici bir gelişme vardı ortada. Hiçbir ekstra çaba göstermeden zoru başardığı için ve bu fahişenin tüm prensiplerini alt üst ettiği için biraz havaya girmişti tabii ki... Neredeyse kimsenin yapamayacağı şeyi yapmıştı çünkü. Tabii dönemin fahişesi de olsa karşısında bir insan vardı... Yani robot değilse eğer o da duyguları olan bir insandı. Dahası her şey çok beklenmedik ve ani bir şekilde olmuştu... Ayrıca yola çıktıkları bu macera boyunca bir kadınla birlikte olmak isteseydi eğer bu Sophie olurdu... Kalan ömrünü birlikte geçireceği yegâne kadın da Sophie olurdu. Hâl böyleyken fahişelik yapan bu kadına, sadece şans eseri aynı ortamda bulunmuş ve karşılaşmış iki kişinin anlık hikâyesinin içerisinde yer alan biri gözüyle bakabilirdi. Yani şans eseri aynı ortamda bulunan insanların çok geçmeden birbirinden ayrılması gerektiği gibi burada da benzer bir ayrılık anının yaşanması gerekiyordu dünyanın geleceği için...


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now