BÖLÜM 67

12 2 0
                                    

   Şişman adam, eliyle merdivenleri işaret ederek "Buradan çıkmamız gerekiyor. Üst kattaki toplantı salonunda ağırlanacaksınız." dedi. Nick bu söyleme şaşırsa da şimdilik sesini çıkarmamayı tercih etti... Şaşırma sebebi, üst katta yer alan ve toplantı salonu diye adlandırılan bir odayla daha önce hiç karşılaşmamış olmasıyken, sessizliğini koruma sebebi ise zaten birazdan odayı görünce neyle karşılaşacağını gözleriyle görecek olmasından dolayıydı. Şişman adam onları kapının önüne getirdiğinde ve kendisinin ayrılması gerektiğini söylediğinde ise Nick için her şey belli oldu... Burası daha önce görmediği, gizemli bir oda falan değildi... Burası evin üst kattaki büyük salonuydu. Kapıyı açtıktan sonra ayrılacak olan şişman nöbetçi bu hamleyi yaptıktan sonra içeride onları arkası dönük bir adam karşıladı. Dönemin asker kıyafetlerinden birini giymiş olan ve rütbesi de Yüzbaşı olan bu adam, öylece camdan dışarıyı seyrediyordu... Nöbetçinin "Misafirleriniz var efendim. Nick ve arkadaşları burada." söyleminden sonra bile arkasını dönmemişti ve kapının kapanmasını beklemişti. Kapı yavaşça kapandıktan ve nöbetçi oradan ayrıldıktan sonra Nick, Mürsel ve Angelina üçlüsüyle birlikte Yüzbaşı Benjamin' den başka odada kimse kalmamıştı. Yüzbaşı' yla görüşmek isteyen üçlü, karşılaştıkları bu durum karşısında biraz gergin bir şekilde öylece bekliyordu... Yüzbaşı Benjamin' in bu tavrı ve askeri ortam, onların üstünde garip bir etki yapmıştı ve kendilerini suçlu hisseder hâle gelmişlerdi ya da kendilerini suçluymuş gibi hissettiren bu ortamı suçlar hâle geldikleri de söylenebilirdi. Yüzbaşı' nın arkasını dönmesi ve konuşmaya başlaması yaklaşık bir dakika sürdü ve sonunda yüzünü misafirlerine çevirdi. "Hoş geldiniz" ya da "merhaba" gibi hiçbir karşılama cümlesini kullanmadan da masasına doğru ilerledi ve "Kapının ağzında öylece durmayın... Karşıma doğru geçin yani masanın tam karşısında durun." dedi son derece ciddi bir tavırla. Odaya girildiği anda, karşı duvardaki pencere insanı karşılıyordu... Sağ tarafa bakıldığında ise duvarın önünde duran ve pencereyi sağına almış olan masa ve sandalye, sol tarafa bakıldığında ise alabildiğine uzun ve geniş odanın artakalan kısmı ve uzunca bir masa görülüyordu. Nick, Mürsel ve Angelina için oturacak bir yer olmadığından dolayı da Yüzbaşı Benjamin' in tam karşısında, ayakta dikilmek zorunda kalmışlardı. Arkalarında bulunan uzun ve büyük masa ise epey uzakta olduğu için orada oturmaları da imkânsızdı. İlginç bir şekilde Yüzbaşı da hep birlikte o masaya geçme fikrini öne sürmemişti ve onları, şahsına ait olan masanın etrafında ağırlamak istemişti. Sonuç olarak artık herkes yerini almıştı ve bu sefer çok fazla vakit kaybetmeden lafa giren Yüzbaşı da "Neden buraya geldiniz?" dedi tonlamasız, sade ama gerçeği öğrenmek istercesine...


    Mürsel ve Angelina' nın kendisine bakmasını ya da kimin konuşacağını belirlemek için kararsızlığa düşülmesini beklemeden Nick cevap vermek istedi ve tüm cesaretini toplayarak konuşmaya başladı:


    "Ben Nick, Lindsay' nin erkek arkadaşıyım ve öyle sanıyorum ki beni biliyorsunuz... Yani bir süre önce Lindsay' le birlikteydik ve aramız bozulduğu için ilişkimize ara verdik, biraz birbirimizden uzak kalmak istedik... Fakat bu ayrılık beni oldukça yıprattı ve aynı şeyin Lindsay için geçerli olduğunu hissederek buraya geldim, onunla konuşmak istedim. Arkadaşlarım Mürsel ve Hürrem de bana eşlik ediyorlar, bu uğurda beni destekliyorlar ve gerekirse onlar da ilişkimizin düzelmesi için yardım etmeye hazırlar. Bizi getiren nöbetçi, Lindsay' nin de buraya geleceğini söylemişti. Onunla konuşmak istiyorum ve onunla konuşabilmek için önce başkalarıyla konuşmam gerekiyorsa eğer bunu da yapmaya hazırım."


    Yüzbaşı Benjamin, bu söylem üzerine bıyık altından gülümsedi ve böyle bir adamdan beklenmeyecek bir şekilde, gayet ılımlı ve olumlu söylemlerde bulunarak "Evet, seni biliyorum Nick. Lindsay' le görüşebilirsin tabii ki. Onunla istediğin kadar konuşabilirsin. Bu prosedürlerle senin canını çok fazla sıkmayacağız merak etme." dedi. Başta Nick olmak üzere Mürsel ve Angelina da duyduklarına sevindi. Karşılaştıkları şeyler şaşırtıcı olsa da aşamaları atlama süreçlerinin, deveye hendek atlatmak gibi olmadığı kesindi. Lindsay gelene kadar zaman geçirebilmek için konuşmaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktu ve Nick de hem sohbet olması için hem de herkesin merakla beklediği şeyi öğrenebilmek için "Merakımı mazur görün ama sizler de kimsiniz ve bu evde ne yapıyorsunuz peki? Lindsay' nin annesi ve babası nerede mesela?" diye sordu. Bir kez daha gülümseyen ama bir yandan da endişeliymiş gibi duran Yüzbaşı Benjamin ise "Bunların hepsini öğreneceksiniz, sadece biraz sabırlı olun ve bekleyin. Önce bir Lindsay gelsin ve onunla da konuşalım... Onun da düşüncelerini öğrenelim ve bu olayı aştıktan sonra ben sizlere uzun uzadıya tüm bu enteresanlıkları açıklayacağım. Sadece rahat olun ve keyfinize bakın." dedi herkesi rahatlatmaya çalışarak.


    Şimdilik Yüzbaşı' nın dediklerine uymaktan başka çarelerinin olmadığını düşünen üçlü, kısa bir sessizliğe gömülürken birden kapı çaldı ve alımlı bir sarışın içeriye girdi... Bu sarışın Lindsay' den başkası değildi. Mürsel ve Angelina, Nick' e oldukça hak vermişti ve Lindsay' nin gerçekten de göz alıcı bir güzelliğe sahip olduğunu düşünmüşlerdi. Lindsay içeriye girdiği anda da kısa süreli sessizlik devam etti. Yüzbaşı Benjamin ve Angelina hariç herkes birbirine utangaç bakışlar fırlatıyor ve bu can sıkıcı anı sona erdirecek hamlenin gelmesi için bir şeyler olmasını bekliyordu. Aslında odada Yüzbaşı Benjamin ve bu resmi ortam olmasaydı eğer Nick çoktan Lindsay' ye doğru yürümüştü ve belki de onun ellerini tutarak konuşmaya başlamıştı bile... Nick' i durduran şey bulundukları ortamdı kesinlikle. Yüzbaşı Benjamin' in suratında ise öyle bir ifade vardı ki sanki bir süre hiçbir şey demeden diğer kişilerin ruh hâllerini okumaya çalışıyordu... Ortamdaki diyalog trafiğini yönlendirebilecek yegâne kişi olduğunun farkında olmasına rağmen bilinçli bir şekilde köşesine çekilerek, karşısındaki insanları okumaya çalışıyordu. Kısa bir süre sonra ise ortamdaki ambiyansı ve Yüzbaşı Benjamin' i fazla kafaya takmamak gerektiğini düşünen Nick dayanamadı ve içten bir şekilde "Lindsay!" diyerek onun yanına doğru yürüdü.


    Nick, Lindsay' ye iyice yaklaşınca tam karşısına geçti ve ellerini tutarak hafifçe havaya kaldırdı... Sanki hemen ardından da önünde diz çökerek evlilik teklif edecekmiş gibi bir hâli olduğu da söylenebilirdi. Nick; Lindsay' nin yüzüne öyle bir bakıyordu ki yaşanılan tüm kötü olaylara inat, birlikte yeni bir hayata başlamaları gerektiğinin mesajını veriyordu... Gözlerinin içi gülüyordu ve Lindsay' yi karşısında gördüğüne ne kadar memnun olduğunu da yüzünden okumak mümkündü... Hayatındaki en önemli ışık kaynağının söndüğünü düşünürken, daha şimdiden ışığının yeniden güç kazanmaya başladığını hissetmeye başlamıştı... "Lindsay! Benim güzel Lindsay' im..." dedi heyecanlı ve sevinç dolu bakışlar eşliğinde... Fakat aynı ruh hâli Lindsay' de mevcut değildi... Hatta kollarını Nick' ten kurtarmaya çalışarak kendisine doğru çekmeye çalışıyordu. Hızlı bir şekilde, karşısındaki erkeği azarlar bir tarzda kollarını hareket ettirmiyordu ama isteksiz bir surat ifadesiyle birlikte yavaş yavaş ellerini çekiyordu... Elleri Nick' in avuçlarından kayıp giderken, Lindsay' nin tamamen avuçlarının içinden kayıp gideceğini anlayan Nick ise toparlanmaya ve güçlü durmaya çalıştı.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now