KARMAŞIK OLAYLAR DİZİSİ

74 8 8
                                    

"Anne yeter artık." Sürekli yaptığı yemeklerden bana yediriyordu. "Pekmez de ye." Kusmak üzereydim. Gökay bile bir şey diyemiyordu. Çünkü annem en ufak karşı gelmede herkesi azarlıyordu. Babam gelip annemi kenara çekti. "Kızımızı boğmaya mı çalışıyorsun Çiçek?" Annem elinde kalan ekmeği babama uzattı. "Beslenmesi lazım. Bundan bir ay sonra kendi isteyecek. İki can için yiyor o." 

Ağzımdakileri bitirip babama sarıldım. "Kurtar beni baba. Hilal'de böyle yapıyor." Ablamın açtığı kapıdan içeri Hilal girdi.

"Macide abla sana tatlı yaptım." Ağlamak üzereydim artık. Yemek yerken ölecektim. "Çocuk yüz kilo doğacak sizin yüzünüzden." Annem güldü. "Doğsun. Aynı senin bebekliğin gibi olur. Tombul tombul böyle oy." Annem yanaklarımı sıktı. 

Hilal bir tabağa koyduğu ağlayan keki çatala batırıp bana uzattı. "Aç bakalım ağzını." Benden önce babam yedi. "Sen bunu bana ver Hilal kızım. Macide az önce yedi zaten. Midesi bulanmasın şimdi."

Kalkıp Gökay'ın yanına oturdum. Kollarını bana dolayınca babam hemen kafasını bize çevirdi. Ağzındaki lokmayı yutup ortamıza oturdu. Baban evlendiğinizin farkında değil mi acaba?

Ayağa kalktım. "Tamam o zaman baba. Damadına sen sarılabilirsin." Babam ile Gökay birbirlerine baktı. "Yok artık." Kahkaha attım. "Ama aramıza girdiğine göre ona sen sarılmak istiyorsun. Hadi izin verdim. Sarılabilirsiniz." Ablam karşıda gülüyordu. "Of be." 

Babam kalkınca tekrar yerime oturdum. Gökay'a sarıldım ama dün olduğu gibi yine karnıma sert bir ağrı saplandı. "Sevgilim. Bir şey mi oldu?" Derin bir nefes alıp verdim. "Yok ne olsun?" Gökay geri çekilip yüzüme baktı. "Nefes alışverişin hızlandı. Bir yerin mi ağrıyor?" Annemlerde bize döndü. 

"Ay dün de böyle olmuştu işte. Karnına ağrı saplanıyormuş." Gökay yavaşça beni koltuğa yatırdı. Diğerleri çok endişeliydi ama Gökay herkesin aksine beni bile rahatlatacak bir sakinlikteydi. 

Karnıma yavaş yavaş masaj yaptı. "Daha iyi misin güzelim?" Hayır bu sefer değildim. Canım acıyordu. Sanki karnıma bıçak saplıyorlardı. "Hastaneye mi gitsek acaba?" Ablam yanıma oturdu. "Gerek yok geçer birazdan." Gökay'ın masaj yapan elini tuttum. "Titriyorsun ama." Derin bir nefes alıp verdim. "Biraz uyusam iyi olur aslında." 

Gökay kimsenin bir şey demesini beklemeden beni kucakladı. Yatak odasına çıkarıp yatağa yavaşça yatırdı ve kendisi de yanıma uzandı. Tekrar hafif bir şekilde karnıma masaj yapmaya başladı. "Çok canın acıyor mu?" Kafamı salladım. "Biraz." Alnımdan öptü. 

"Keşke tüm ağrılarını kendime çekebilsem." Güldüm. "Geçti." Gökay yine de ben uykuya dalana kadar masaj yapmaya devam etti. 

4 ay sonra

"Sevgilim nasıl olmuşum?" Gökay'ın önünde çilek desenli elbisemle salınıyordum. Karnım gereğinden fazla şişmişti. Bugün ise cinsiyet öğrenecektik. Ama sadece iki kişi gitmiyorduk. Topluca gidiyorduk. Annemler, ablamlar, ateş timi, Hilal ve Sıtkı...

"Kalp krizi geçireceğim şimdi. Bu nasıl bir tatlılık?" Allık sürdüğüm yanaklarımdan sertçe öptü. İstemsizce gözlerim doldu. "Ama makyaj yapmıştım." Gökay bu ağlamalarıma alışmıştı artık. Önüme gelen her şeye ağlıyordum. Gereksiz tepkiler veriyordum. En ufak olaya bile hemen heyecanlanıyordum.

"Yanaklarını öyle tatlı ve tombik görünce dayanamadım ne yapayım?" Daha çok ağlamaya başladım. "Şişko muyum ben?" Gülmeye başladı. "Çok tatlısın. Öleceğim tatlılığından." 

Ben ne diyordum? O ne diyordu? "Cevap vermediğine göre şişkoyum ben. Çok mu şişkoyum?  Beni beğenmiyorsun değil mi artık?"

Dudağımdan yavaşça öptü. Hatta tutmasam elleri yavaş yavaş elbisemin altına kaymaya bile başlamıştı. "O kadar güzelsin ki bunu sana kaç saatte anlatırım bilemiyorum." 

Tak tak ben geldimWhere stories live. Discover now