YANDIM, BİTTİM, KÜL OLDUM

121 11 29
                                    

"Evet." Allahhh Macide enişten ne güzel şeyler söylüyor.

"Ne işi? Nerede?" Heyecanlı heyecanlı soruları sıralıyordum. "Kafe gibi bir yer. Garson açıkları var. Yapabilirsen adresi vereyim bir git istersen."

Mutlu mutlu eniştemden adresi aldım. Birkaç saat geçtikten sonra annemler gitmeye karar verdiler. "Hadi gidin. Mümkünse uzun bir süre bende toplanmayalım."

Hepsiyle vedalaştıktan sonra tekrar içeri girip adresin yazılı olduğu kağıdı aldım. Odama gidip güzelce hazırlandıktan sonra evden çıktım.

Gökay'ın evine kafamı çevirince orada olmadığını hatırladım. Göreve gitmişti.

Telefondan özledim diye mesaj atsak görür mü?

Saçmalama görevde ne telefonu.

Ha olsa yazacaksın yani?

Hayır tabi ki.

Adrese gidip içeride iş için anlaştım. Hemen başlamamı istemişlerdi. Önlük takıp, masalar arasında sipariş alıyordum.

Akşam

Tüm gün köle gibi çalışmıştım. Akşam elime geçen parayı görünce tüm yorgunluğum uçmuştu sanki.

Eve geç bir saatte dönüyordum yine. Başımız belaya girmeden ulaş eve. Söz verdim Gökay'a. Rahat dur.

Yanda gördüğüm bir markete girdim. Birkaç yiyecek alıp eve dönmek istemiştim ki içeriye eli silahlı iki adam girdi. "Kaldır elini kaldır. Dökül tüm paraları hemen." Kasadaki adama bağırırken bende raflar arasında saklanıyordum. "Başka biri var mı bak. Başımız belaya girmesin sonra." Diğer adam raflar arasında dolaşırken bende sürekli kaçıyordum.

Ensemden yakalandığım anda kafamda soğuk bir silah namlusu vardı. "Gel bakalım küçük farecik."

Ne yapacağız Macide? NE YAPACAĞIZ?

"Abi böyle bir şey buldum. İşine yarar mı?" Ne ima ediyor o? Diğer adam maske altından güldü.

"Güzelmiş ama gerek yok. Biz çıkana kadar bırakma kadını."

Kafamda silah namlusu ile hiç sesimi çıkarmadan bekliyordum. Hiçbir korku yoktu üzerimde. Altıma yapacağım Macide.

Adamlar soygun peşindeyken içeriye bir polis girdi. "KALDIR LAN ELLERİ KALDIR." İkiside korkuyla silahları yere atıp ellerini havaya kaldırdı. "Hanımefendi yanıma gelin lütfen." Gökay olsaydı keşke.

Polisin yanına ilerledim. Birkaç dakika sonra hırsızlar, polis arabasına bindirilip götürüldü.

"Hanımefendi iyi misiniz?" Polis elime bir su şişesi tutuşturdu. "İyiyim." Suyu tek dikişte içince aklıma Gökay geldi. Daha sabah sigara böreği götürüyordu. Şimdi görevde. Of çabuk gelse bari.

"Bir saniye,Macide?" Yanımdaki polis şaşkın şaşkın ismimi söyledi. "Siz beni nereden tanıyorsunuz?" Ünlü mu olmuşuz?

"Macide, ben Cahit. İlkokuldaki Cahit hatırladın mı?" Nereden çıktı şimdi bu?

"Hatırladım da sen beni nasıl tanıdın?" Cahit güldü. "Sadece benim tanıdığım Macide suyu tek dikişte bitirebilir." Oha bunu nereden hatırlıyor?

"Bir ara müsait olduğun bir gün kahve içelim ne dersin?" Hayır dersek ayıp olur değil mi? Of of. İstemiyorum seni. Gökay gelsin.

"Tamam içeriz." Cahit telefon numaramı aldı. Daha sonra o da arabasına binip gitti. Sarmaz değil mi yine bize?

Ayıp deme öyle. Kurtardı bizi.

Tak tak ben geldimWhere stories live. Discover now