BU DÜNYAYA MACİDE OLARAK GELMEK ZOR

98 10 26
                                    

Bazen hayat bildiğinizden çok daha farklıdır. Üzüldüğünüz şey bir başkasının mutluluğu iken, sizin sevindiğiniz şey bazılarının üzüntüsüdür.

Kimi güzel bir evde mutlu mesut yaşarken, kimi sokakta kalmak zorunda kalır. Bazı çocuklar dışarıda top oynarken, bazıları yetimhanede büyümek zorundadır.

"İyi ki doğdun Macide. İyi ki doğdun Macide."

22 Temmuz 2001. Macide'nin 12. Yaş günüydü. Tüm arkadaşları buradaydı. Mutluydu aslında. Ama içinde değişik bir burukluk vardı. "Anne tüm arkadaşlarım burada mı?"

Annesi kafasını salladı. "Evet kızım hepsini çağırdın geldiler işte."

Hayır eksikti biri. Birisi yoktu. Annesi yanından gidince kapının yanına oturdu Macide. "Gökay yok ama." Gözleri doluyordu.

Hiçbir doğum gününe gelmemişti. Ama Macide bir ümit bekliyordu onu. "Belki buna gelir?" Ablası İpek gelip Macide'nin yanına oturdu.

"Gelmeyecek. Hadi gel pasta yiyelim." Gözleri yaşardı Macide'nin. "Ama gelmesini istiyorum. Abla ben sadece onun gelmesini istiyorum." Ablası kendine çekti kardeşini.

"İşi çıkmıştır belki yine?"

Macide'yi bir şekilde ikna etti İpek.

Ama Gökay'ın işi yoktu. Aslında oradaydı.

Mahalledeki parkta oturuyordu. Bir elinde dumanları yükselen bir sigara vardı. Diğer elinde küçük bir kutu.

Sigarasından bir duman daha çekti. Macide'si birazdan dışarıda oynamaya çıkacaktı. O da gizlice onu izleyecekti. Yapma diyordu içinden bir ses. O çok küçük diyordu. Ama kalbi araya giriyordu sonra. Seviyorsun sen onu diyordu. Öldürüyor aşkı diyordu.

Gökay ikilemdeydi. İkisinin de farklı hayatları vardı. O mutlu bir yuvada büyümüştü. Gökay ise soğuk duvarlar arasındaydı. Onun cici cici kıyafetleri olmuştu. Gökay'ın kendi parasıyla aldığı bir tişörtü. O gidip annesine sarılabiliyordu. Ama Gökay beş senedir annesinin yasını tutuyordu.

İçi sızlıyordu aslında. Çünkü annesi ile aynı gün doğmuştu Macide. Hiçbir doğum gününe gidemiyordu. Annesinin doğum gününe de gidemiyordu. Mezarı kalmıştı oralarda. Kim bilir neredeydi?

Cebinden iki fotoğraf çıkardı Gökay. Biri annesine aitti. Diğeri ise ilkokuldaki Macide'ye aitti. İkisi de yan yanaydı. Annesinin sesini unutmak üzereydi Gökay.

Canım oğlum derdi annesi oğluna. Güzel gözlüm derdi. Sürekli sarılırdı. Benim oğlum asker olacak derdi babasına rağmen. Şiddet görürdü babasından. Ama söylemezdi oğluna. Gökay biliyordu ama. Düştüm derdi hep.

Büyüyünce güzel yerlerde yaşatacağım ben seni demişti annesine.

Yaşatamadan gitmişti annesi.

Gökay'ın gözünden bir damla yaş, annesinin gülümseyen fotoğrafına aktı. "Özür dilerim anne. Koruyamadım seni."

Kendisini de suçlu bulurdu hep. "Doğum günün kutlu olsun anne." Fotoğrafı öptü usulca.

Sıra Macide'nin doğum gününü kutlamadaydı.

Etrafına göz gezdirdi. Hızlıca hareket edip elindeki kutuyu kapının önüne bıraktı. Kapının ziline basıp gidip ilerideki duvarın arkasına saklandı.

Macide çıktı kapıya. Çok güzeldi. Büyüdükçe güzel oluyordu. "Bu ne?" Yerdeki kutuyu aldı.

İçinden çilek desenli bir toka çıktı. Macide hemen gülümsemeye başladı. Ablası geldi arkasından. "Kim verdi bunu Macide?" Bilmiyorum gibisinden alt dudağını sarkıttı. "Çok tatlı."

Tak tak ben geldimWhere stories live. Discover now