OKEY OYNAMAK BİR TERAPİDİR

80 7 28
                                    

"Evet efendim bu evimiz de 3+1 rahat ve geniş bir evdir." Adam bize evi anlatıyordu ama benim içime hiçbiri sinmiyordu.

Beş tane ev gezmiştik. Hiçbiri aradığım kriterlere sahip değildi. Ya sanki kendine sevgili seçiyor. NE KRİTERİ GERİZEKALI BEĞEN ARTIK BİR TANESİNİ.

Gökay bana bakıyordu. "Beğendin mi?" Yüzümü buruşturdum. Güldü. "Tamam. Size kolay gelsin. Biz biraz daha bakalım." Adamda bozulmuştu.

"İyide beyefendi bundan güzel ev mi bulacaksınız? Ne güzel rahat rahat oturun işte." Beğenmemişler işte.

Gökay'ın elinden tuttum. "Yok abi benim kriterlerime uymuyor. Sen rahat rahat oturabilirsin istersen."

Hızlıca evden çıkıp arabaya bindik. "Sevgilim nasıl bir ev istiyorsun?" Macide bu Gökay. Beğendiremezsin buna bir şey.

"Ya şimdi oturma odası geniş olacak. Ben rahatça içini dizip, hiçbir yere çarpmadan yürüyeceğim. Televizyon ile koltuğun arası orta uzaklıkta olmalı ki gözüm bozulmasın."

Gökay şaşkın şaşkın kriterlerimi dinliyordu. "Balkonu olması lazım yoksa çiçeklerim solar. Tavan çok yüksek olmamalı yoksa ampulü değiştiremem."

Gülmeye başladı. "Tamam bak ben bir tane ev bulacağım. Sonra biz direkt oraya yerleşeceğiz." Sonra durdum.

"Ama ya sen beğenmezsen?" Gökay önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına geçirdi. "Senin beğendiğin her şeyi bende beğenirim yavrum."

Canım ya...

Gökay arabayı çalıştırıp söylediğim eve doğru sürdü.

İki katlı bir evdi ama içi gayet temiz ve ferahtı. Hoşuma gitmişti.

Kafamda koltuğun yerini ayarlayıp televizyon ile olan mesafesine baktım. Gökay da beni izliyordu. "İyi iyi. Tam istediğim mesafe."

Sonra üst kata çıktık. Yatak odası ve çocuk odası vardı. Bir tane de misafir odası vardı.

"Şuraya yatağımızı koyarız. Şuraya bir tane koltuk. Kenarlara iki komodin." Keşke mimarlık okusaydık.

Dolap için düşündüğüm iki yere bakıyordum. Gökay da kapıya yaslanmış beni izliyordu. "Yardım etsene Gökay. Ne bakıyorsun?"

Güldü. "Sen eğer bu odada bu kadar güzel olmaya devam edersen çok işimiz var seninle haberin olsun." İçim kıpır kıpır olmuştu yine.

"Tamam deme öyle şeyler." Ne odunsun sen ya. Gökay'ın sesli kahkahası boş evde yankılandı.

"Doğruları söylüyorum. Bu evde böyle dolaşırsan hiç iyi şeyler olmaz." Olmasın. Ay çok pardon.

"Kocam değil misin? Hiç iyi şeyler olmasın o zaman." Gökay'ın tek kaşı havalandı. "Bak sen." Üzerime yürüdü. "Benim tatlı çileğim büyümüş, dalında güzel güzel bekliyor desene." Dinozorum ya...

"Benim dinozorumun nesli tükenmişti, geri gelmiş desene." Onun söylediklerini bende ona söylüyordum.

Dudaklarımız buluştu. "Tamam coşma. İşimiz var." Geri çekildi.

Mutfağa geçtik. "Sen bana burada yemek yaparsın. Bende gelir armut falan yerim." Güldü.

"Ya da yemeği beraber yaparız. Ben sonrasında seni yerim." Gökay yapmasan bebeğim. Benim kalbim dayanmıyor.

Gökay'ın yanağından makas aldım. O da elimi tutup öptü. Sonrasında aşağıda bizi bekleyen adama baktık.

"Ne düşünüyorsunuz?  Beğendiniz mi?" Gökay'a döndüm. "Evet beğendik. Alıyoruz."

Tak tak ben geldimWhere stories live. Discover now