MOİRA S2B69

74 4 0
                                    

Ben gidiyorum. Size iyi eğlenceler." Azura elimi tuttu. "Ben de geleyim Ali Bey." Dedi Okan. "Yok kal. Ben bir şey olursa yazarım size. Ama binalara gitmeyin."

"Ama dosyalar var kaybolur falan güvenlikler yaralı." Tuzak olabilirdi. "Ben halledeceğim. Siz kalın. Kimse gitmesin bürolara. Haber ver." Azra ile evden ayrıldım. Arabaya binerken konuştum. "Seni eve bırakayım. Ben bürolara bakacağım."

"Bende geliyorum." Dedi.

"Saçmalama."

"Ya asıl sen saçmalama. Eve saldırmayacaklarını nerden biliyorsun?"

"Gittiğimiz yerin de güvenliğinden emin değilim Azura. Ne halde bilmiyorum."

"Sürer misin? Geleceğim." Neyse tartışmanın alemi yok. Vakit kaybı oluyor. Hızlı bir şekilde büronun olduğu yere sürdüm. Şule'nin evi benimkinden yakındı zaten. Etrafa baktım. Kimse yok. Polisler var. İndim. Bir kapı sesi daha gelince anladım ki Azura da geliyor. Polis beni durduracakken durumu açıkladım. Azura da polis ile birlikte peşimden geliyor.

İçerisi darmaduman olmuş. Evraklar her yere serilmişti. "Yaralılar hangi hastaneye kaldırıldı?" Dedim karanlıkta bir şeyler aramaya çalışırken.

"Umay'a kaldırıldılar."

"Bu farklı görünüyor." Dediğimde Ruhe'ye döndüm. Elinde bir dosya vardı. Birkaç saniye çatık kaşlarıyla bakıp bana uzattı. Dosya siyahtı. Ve haklıydı bizden değildi. Yakup'un annesinin davasına aitti ama Vaha Avukatlık bürosuna aitti. "Olay yeri geldi ama dosyalar hakkında bir şey demediler." Dosyada marka yazmıyordu isimler de sansürlüydü. Bizimkinden pek bir farklı yoktu renk dışında. Ama olay yerinin sesini Vaha'nın korkusuna çıkarmaması da olasıydı. Birbirlerini tanıdıklarına emindim.
"Başkomiser Sena." Sesiyle kafamı cam olan alana artık yerinde olmadıkları halde çevirdim. "Ali?" Dedi yaklaşıp. "Naber?" Dedim. "Sana güzel haberler getirmek isterdim." Dedi. Anlamadan ona baktım. "Vaha ile sorun yaşamışsın. Hangi dava?"

"Keskin muhtemelen." Bir kaç sorunlu dosya daha vardı aramızda. Ama sebepleri onlar değildi diye hissediyorum. "Yani Yakup'un annesi mi yaptırdı diyorsun?" Dedi.

"Bilmiyorum. Olası o kadından artık her şeyi beklerim." Bana elini uzattı. "Ben gideyim. Sen de elindekileri biraz araştır ama kimse sana yakın değil merkezde haberin olsun." Elini tuttuğumda aradaki soğuk metali hissettim. Bir terslik olmalı ki böyle veriyordu. Kafam polise döndüğünde pür dikkat bizi izlediğini gördüm.

"Kimin yaptırdığını az çok biliyorum. Kapısına dayanmak için polise ihtiyacım yok." Gülümsedi.

"Zamanı geldiğinde polisler benim ayağıma gelir zaten." Güldü. O da bana gelmişti ama bunu bana getirmesinin arkasında Gece mi vardı bilmiyordum. Tabi polis varken sormam da uygun olmazdı.

"İyi ben gidiyorum. Bir şey lazım olursa ara."

"Tamamdır." Dedim. Ve elimdeki flaş disk ile birlikte elimi cebime sokup etrafa baktım. Cüzdanımı alıp içinden normalde adaleti temsil eden teraziyi adımın olduğu tarafa ağır bastırdığım haliyle yaptırdığım siyah ve şeffaf kartvizitimi çıkardım. Masaya yürüyüp üzerine bir not yazdım.

Zamanı geldiğinde ararsındı not. Polis memuruna uzattım. Bir kaç saniye baktı ama aramayacağı çok barizdi. Cebine koydu. "Bir sorun olursa arkadaşlar sizinle iletişime geçerler." Dedi. "Peki. Gidin isterseniz. Sizlik bir bir iş kalmadı." Dedim. Kafasını biraz onaylar gibi salladı. Adamlarına toparlanmalarımı söyledi ve gittiler.

MOİRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin