PAİNTBALL KURALLARI

En başından başla
                                    

Onu hiç sevmiyor.

"Gruplar nasıl olacak?" Hilal'in mantıklı sorusu ile herkes birbirine baktı. "Ben Okan ile aynı grupta olmam." Okan'da benim için aynı şeyi söyledi. "Tamam o zaman Hilal, ben ve Okan aynı grupta olalım siz de üçünüz aynı grupta olun."

Sıtkı'nın grup dağıtımından memnun olmayan tek kişi Gökay'dı. Çünkü Cahit'i hiç sevmiyordu.

Gökay'a dönüp sessizce konuştum. "İstemiyorsan oynamayalım." Gökay gülüp kaskı kafama taktı. "Boşuna mı geldik buraya? Oynayacağız tabi ki." Derin bir nefes alıp verdi.

Hep birlikte oyun sahasına indik. "Kurallar basit. Bakmadan atış yapmak yok. Beş metreden yakındaki kişilere atış yapmak yok. Herhangi bir sağlık sorununuz varsa en baştan oynamanızı tavsiye etmiyorum. Oyundan çıkmadan kaskı çıkarmayın. İyi eğlenceler."

Takımımda bir üsteğmen ve bir polis vardı. Sıtkı karşıdan bağırdı. "Bayrağı kim alıyor?" Gökay ile Cahit bana döndüler. "Sen al. Ben korurum seni." Koru beni sevgilim. Cahit'te okeydi. Karşı takımda ise bayrağı alacak kişi Okan'dı. Uzaktan birbirimize nefretle baktık.

Oyun başlamıştı. Kalenin arkasından saklana saklana ilerleyip bayrağın önüne kadar yürüyordum. "Selam Macide." Okan hızlıca bayrağa koşuyordu. "Aşağılık insan." Gez göz arpacık yaparak silahı doğrultmuştum ki benden önce iki boya Okan'ın üstünde patladı. Gökay ile Cahit arkadan Okan'ı vurmuşlardı.

Kahkaha ile gülmeye başlamıştım. "Gerizekalı." Ben gülerken o, kalenin oraya yeniden geçmek zorunda kalmıştı.

Ama bende bayrağa ulaşamamıştım. Tam kaskımın ortasına pembe bir boya geldi. Hilal beni vurmuştu. "Sende mi Brütüs?" Silahımı havaya kaldırıp eski yerime geçtim. Gökay kafamdaki pembe boyaya bakıp gülmeye başladı. "Tam alnından kim vurdu seni." Somurttum. "Hilal."

Tekrar başladık. Bu sefer Okan bayrağı almış gidiyordu. Gökay önüme fırlayıp Okan'ın üzerine tüm şarjörü boşalttı. "Koş al bayrağı." Ben koşarken önüme Sıtkı çıktı. "Üzgünüm Macide ama Hilal kazanmak istiyor." O da silahını kaldırmış beni vuracakken Cahit gelip Sıtkı'yı kalbinden vurdu.

"Git hadi." Ne güzel bir ekip olduk. AL ŞU BAYRAĞI ARTIK. Hızlıca koşup bayrağı aldım. Tekrar takımıma doğru koşarken sırtımdan vuruldum. "Vuruldun Macide." Okan arkamdan vurmuştu beni. "Hayır hayır hayır." Yerimde tepiniyordum. Hakem düdük çalıp sahadan çıkmam için el kol işaretleri yaptı. "Ama bir adım kalmıştı yetiştim ben."

Hakem ısrarla çıkmamı istiyordu. Sertçe Okan'a döndüm. "Seni öldüreceğim." Silahı kaldırıp Okan'ı boya yağmuruna tutmaya başladım. Hakem oturduğu yerden kalkıp hızlıca yanımıza geldi. "Hop hop. Beş metre yakından vuruş yapamazsın." Duymadım onu tabi.

"Senden nefret ediyorum Okan." Diğerleri de yanımıza gelince Okan'ın üstüne atladım. "KAFANDA KIRACAĞIM BU SİLAHI OKAN!" Kasklı kafasına silahla vurmaya başladım.

"Manyak, kalk be üstümden." Gökay gelip beni Okan'ın üstünden kaldırıp sırtladı. Bakış açım değişmişti birden. Oyun sahasından Gökay'ın sırtında patates çuvalı gibi çıktım.

Beraber bir ağacın altına oturduk. Kafasındaki kaskı çıkarıp alnındaki terleri sildi. Sonra eğilip benim kaskımı da çıkardı. Terden saçlarım alnıma yapışmıştı. Saçlarımı geriye itip gözlerime baktı. "Yine formundasın." Rezil Macide. "Pislik, nefret ediyorum ondan." Sinirim geçmemişti. Yanıma kurulup kolunu omzuma atıp beni kendine yaklaştırdı.

"Bu kadar sinir bünyeye fazla değil mi?" Fazla tabi. "Benim tatlı çileğimin içinden az önce ne çıktı öyle?" Tatlı çileğim mi? Çilek kokulu şampuandan dolayı mı böyle diyor o? Ayy yerim sıçmam seni Gökay.

Biz öyle tatlı tatlı otururken yanımıza Cahit geldi. "Macide? İyi misin?" Gökay'ın az önceki mutluluğu gidince kendi kendine söylendi. "Geldi yine sümük." Bu söylediğine daha sonra gülecektim. "İyiyim."

Onun arkasından da Hilal ve Sıtkı geldi. Ve tabi ki Okan. Ters ters bakışlar attım. "Bakma bana öyle. Mızıkçısın kızım sen. Hep böyleydin." İyice sinir ediyordu beni.

Yavaş yavaş ayaklandım. Ellerimdeki tozu temizleyip Okan'a bakmaya devam ettim. Gökay'da benimle birlikte ayaklandı. "Okan yeter bence." Sıtkı Okan'ı susturmaya çalışıyordu. "Bunu bana değil Macide'ye söyle Sıtkı. Bu kadar sinirli olur mu bir insan ya? Biraz tutmayı öğrensin kendini."

Tutamamıştım. Aniden Okan'ın boğazına yapıştım. "Öldüreceğim seni. Tüm hayatımın içine ettin. Senin yüzünden işimden oldum. Gelmiş burada bana felsefe yapıyor. GEBERTİRİM SENİ."

Ay daha çok boğ Macide'm. Gökay belimden tutup beni göğsüne yaslayınca elimi boğazından çekmek zorunda kaldım. İkimizde uzaktan birbirimize kötü kötü bakışlar atarken görmeyi hiç ummadığım biri geldi. "Sadık Bey?" Yanında bir kadın ile birlikte gelmişti. "Macide? Neler oluyor burada?" Bu tepkiler bana bir şeyler hatırlatıyor Macide.

Gökay hâlâ beni bırakmamıştı. Şikayetçi değildim. Ama Okan'a asla ulaşamıyordum. "Siz ikiniz yine mi kavga ediyorsunuz?" Sus be Sadık ben küsüm sana.

"Yine Macide yüzünden Sadık Bey." Okan'a baktım. Sadık Bey ile bakıştık. "Evladım anlaşamıyorsanız aynı ortamda ne yapıyorsunuz?"

Gökay dudaklarını kulağıma yaklaştırıp fısıldadı. "Gidelim mi buradan?" Şöyle bir ortamda bizi nasıl iyi hissettirirsin be adam?

"Gidelim." Elimi tutup beni götürmeye başladı. "Hilal ve Sıtkı kaldı." Gökay geriye dönüp seslendi. "Hilal geliyor musunuz?" Hilal ile Sıtkı o ortamdan kurtulmanın sevinciyle koştura koştura yanımıza geldi.

Hep beraber arabaya binip eve gittik.

Ve bir günüm daha olaylı bir şekilde son buldu.

...

Macide, rezil ve güzel Macide... ELLERİNE SAĞLIK YAVRUM BENİM. Okan bu en güzel günlerin. İlerde şükredeceksin bu günlerine.

Gökay beni de bir kere belimden tutup kendine çeker misin?

Yorumlarınızı ve oylamalarınızı bekliyorum.💐


Tak tak ben geldimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin