TAVUKLARI PİŞİRMİŞEM GÖKAY'I DA MACİDE'YE GÖNDERMİŞEM

Start from the beginning
                                    

"Hadi Macide takip edelim çok uzaklaşmadan." Çağrı koştura koştura beni lüks bir motorun yanına getirdi. "Babamın arabaları garajda. Motor sürmeyi de bilmiyor sadece bakmayı sevdiği için alıyor. Kullanmayı biliyorsundur umarım." Biliyoruz tabi. "Hakaret sayarım." Kaskı kafama geçirdikten sonra Çağrı'nın da kafasına bir kask taktım. Motora binip düzgünce oturmaya çalıştım. Elbise giyecek günü buldun. Yolda götümüz başımız açılmasa bari.

"Sıkı tutun." Çağrı belime daha sıkı sarılırken ben yavaş yavaş hızlanıyordum. Üniversiteden beri kuryelik yapmak bir işe yaramıştı işte. Kırmızı ışıklarda bir iki sıra geri durdum. Yan tarafımdaki arabaya kafamı çevirmiştim ki Gökay'ı gördüm.

Hızlıca kafamı çevirince fazla dikkat çekmiştim ki o da hemen yanındaki bana döndü. Tanıma ne olur tanıma. Ben bunları düşünürken yeşil ışık yanmıştı ve hızlıca gaza bastım. "Hâlâ arkadasın değil mi?" Çağrı güldü. "Evet. Severim adrenalini."

Hızlıca takibe devam ederken arada sırada arkama bakıyordum. Gökay'da benimle aynı yöne ilerliyordu. Sap şuradan Macide. Bak adam araya girdi. Hızlıca sağa saptım. Gazı kökleyip takibe devam ettim. Şerefsiz Furkan büyük bir evin önünde durdu. Bizde saklana saklana yaklaşıyorduk. Kapıyı yine o kadın açmıştı. Söylenenleri duyabiliyordum ve bu midemi bulandırmıştı.

"Hoşgeldin aşkım." Furkan kadını kendine çekip sertçe öpünce Çağrı'nın gözlerini kapattım hemen. "Ya çeksene şu elini."

Telefonumu çıkarıp birkaç fotoğraf çektim. Adi şerefsiz. Kapı kapanınca bizde pencerelere yaklaştık ama Çağrı'nın bu görüntüleri görmesini istemiyordum. "Burada değiller diğer cama baksana sende." Hemen sözümü dinleyip yan cama geçince gördüklerimin fotoğrafını çektim.

Birkaç dakika sonra Çağrı yanıma geldi. "Bulamadım. Belki yukarı çıkmışlardır." Hayır görmemen için kovduk seni.

"Tamam çektiklerimiz yeterli. Hadi gidelim." Motora atlayıp gaza bastım. Geldiğimiz yoldan geri eve döndük. "Anneme nasıl söyleyeceğiz?" Evet Macide nasıl yapacaksın bunu?

"Normal bir şekilde söyleyeceğim. Baban bu akşam gelmez bence. Akşam söylerim." Ben bunları söyledikten sonra içeriye pat diye şerefsiz Furkan girdi. "Siz ikiniz beni takip mi ettiniz?" Furkan sinirliydi. Görmüştü bizi. "Macide ne yapacağız?"

"Ne takibi ya? Biz kaç saattir burada beraberiz."

Furkan inanmamıştı tabi. "Telefonundaki tüm fotoğrafları sil. Hemen." Silme Macide. "Olmaz silemem." Furkan'ın kaşları havalandı. "Ne demek silemem? Sen bana karşı mı geliyorsun?" Biz tartışırken içeriye Burcu Hanım girdi. "Ne oluyor burada? Neden bağırıyorsunuz?"

Şimdi sırası Macide. "Burcu Hanım. Eşiniz Furkan Bey sizi aldatıyor. Ve bunu oğlunuz da biliyor." Burcu Hanım'ın gözleri kocasına kaydı. "Duyduklarım doğru mu Furkan?"

Sesi çıkmıyordu. Burcu Hanım hızlıca yanıma geldi. "Bunu neye dayanarak söylüyorsun?" Gözleri dolmuştu bile. Çağrı'ya baktım. Cebinden telefonumu çıkardı. "Fotoğraflara dayanarak söylüyor anne." Çağrı telefonumdan fotoğrafları açıp annesine gösterdi.

Burcu Hanım'ın siniri dışarıdan belli olurken hızlıca kocasının yanına gidip ona sert bir tokat attı. Oh içimin yağları eridi. Daha sert vursaydın keşke. "Seni adi pislik. Hem de benim yerime asistanınla? Seni ben şahlandırdım. Benim sayemde yükseldin. Nankör. Senden boşanıyorum. Defol git evimden." Kafamı Çağrı'ya çevirdim.

Hayat hiç adil değildi. Bazı çocuklar güzel bir çocukluk geçirirdi. Bazıları ise çocukluk yaşayamazdı. Bir taraf sabahın güneşi iken, diğer taraf gecenin karanlığıydı.

Tak tak ben geldimWhere stories live. Discover now