"Şey... Sağol." dedim.

Gülümsedi. Gamzesi çok şirindi "Lafı bile olmaz." dedi ve bana doğru eğildi. Ben de parmak ucuna çıktım ve dudaklarımız buluştu. Başta ikimiz de ürkek davransak da birkaç saniye sonra Andrew'un dudakları, benim dudaklarımın üstünde kendinden emin bir şekilde dolanmaya başlamıştı. Ellerim dolu olduğu için ona tutunamıyordum ama onun eli benim belimdeydi ve bu da bana yetiyordu.

Bana göre, elimizde olsa bütün gün orada öpüşebilirdik çünkü ben çok hoşlanmıştım ve hiç bitmesin istiyordum ama erkekler yatakhanesinin olduğu taraftan gelen bir öksürük sesi ile ayrıldık. Andrew'ın gelen kişiye küfrettiğini duyunca ister istemez sırıttım. Ve gelene bakmak için arkama döndüm. Rodolphus ve Lucius, bize bakarak ıslık çalıyorlardı.

"Andie, Tasha'ya her ne yaptıysan devam ettir dostum. İçimden bir ses bu yıl daha az yumruklanacağız diyor." dedi Rodolphus.

Andrew'un cevap vermesine fırsat vermeden konuştum "Eğer saçmalamaya devam ederseniz hemen şimdi yılın ilk yumruğunu yiyeceksiniz." dedim.

"Rodolphus, Lucius, bugün Quiddicth seçmeleri var. Gidip çalışın isterseniz." dedi Andrew.

Rodolphus, Ortak Salon'dan çıkarken homurdandı "Bizden iyi Vurucu bulacakmışsın gibi konuşma, Andrew." dedi ve Lucius ile dışarı çıktılar.

"Eğer Cissy ile çıkmasaydı şimdiye Lucius'un o sarı saçlarını yolmuştum da," diye söylendim ve Andrew'a döndüm "Hala çıkma teklifi etmedin, farkındasın, değil mi?"

Sırıttı "Elbette farkındayım. Seni biraz daha bekleteceğim, güzelim. Ama beklediğine değecek, emin olabilirsin." dedi ve beni son kez öptükten sonra yatakhaneye çıktı.

/28 Eylül, 1976/

"Bayan Cain, lütfen dikkatinizi derse verin." dedi Mcgonagal. Başımı sıradan kaldırdım. Ne işlediğimizden bile haberim yoktu. Esnedim. Üç haftadır hiçbir derse odaklanamıyordum, bütün düşündüğüm şey babamdı. Hala nasıl benden saklayabildiklerini anlayamıyordum. Güvenliğin canı cehenneme, ben bu yaşıma kadar ailemden geri tek kalanın dayım olduğu gerçeğiyle yaşadım. Ve on altı yıl sonra, gerçek babamın hayatta olduğunu, gelmiş geçmiş en kötü büyücü olduğunu ve annemi de babamın öldürdüğünü söylüyorlardı.

Şakaklarımı ovdum. Kafa dinlemeye ihtiyacım vardı, en azından bugün cumaydı. Ama yarın Sirius'un doğum günüydü ve daha hediye bile almamıştım. Ayrıca da pazartesi günü yılın ilk Quidditch maçı olan Hufflepuff-Slytherin maçı vardı. Bizimkiler yeneceklerine kesin gözüyle bakıyorlardı. Haklılardı da, Hufflepuff'ın altın yılları sona ermişti, en iyi oyuncuları geçen yıl mezun olmuştu ve dört yıldır kimseye kaptırmadığı kupayı bu yıl alamayacğını herkes biliyordu.

Son dersin de bittiğini haber veren zil çalınca kızlarla Ortak Salon'a çıktık, yatakhaneye kitapları bıraktıktan sonra Büyük Salon'a gittik. Hiç konuşmamıştık, zaten konuşmak da istemiyordum. İştahım da yoktu. Normalde soslu tavuğa saldırırdım ama malum günümdeydim ve tek istediğim şey uyumaktı. Yüzümü buruşturdum. Karnım ağrıyordu. Lanet olasıca büyücüler, baloncuk büyüsü bile buluyorlardı ama şu günler için büyü ya da iksir yoktu, öyle mi? Tek çarem Madam Pompfrey'in ağrı kesici şekerleriydi.

"Tasha, iyi misin?" dedi Cissy "Ne zamandır dalgınsın ve kendini dersler dahil hiçbir şeye veremiyorsun. Ne oldu?"

"Kafamı kurcalayan şeyler var." dedim.

"Adı Andrew Palm olan şeyler mi?" diye sordu Bella gülerek.

Onayladım. Yalan söylemekten başka seçeneğim yoktu "Evet, aynen öyle." dedim ve masadan kalktım "Ben tokum," dedim ama Cissy kolumdan çekerek beni tekrardan oturttu.

Insensitive ➳ Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin