"Merhaba." dedi odaya yeni giren genç bir kadın. Sanırım az önceki adamın bahsettiği kadın buydu. "Ellerini çözeceğim şimdi. Ama eğer bir sorun çıkartmaya çalışırsan yeniden bağlarım." Buraya geldiğim anı tam olarak hatırlamıyordum. Kendime zarar vermeye çalıştığımı da hatırlamıyordum. En son hatırladdığım şey koluma saplanan sakinleştirici iğneydi.

"Sorun çıkartmayacağım." Dedim boğazıma düğümlenen her şeyi bir bir yutarken. "bir bardak su rica edebilir miyim?" diye sormak ise son nokta olmuştu . Tutuğum göz yaşları yeniden akmaya başlamıştı.

"Neden ağlıyorsun?" Diye sordu bu halime haklı olarak şaşırarn kadın. "Tamam ağlama. Su vereceğim sakin ol."

Ama kendimi durduramıyordum. "B-ben her şeyi batırdım." Her şeyi hemde. Alp ne olacaktı? Ailesi onu arıyor muydu çünkü bu boyutta onu tanıyan birileri olmalıydı.

"Neyi batırdın canım?" kadın gerçekten ilgili görünüyoru.

"Ben çok sorumsuz davrandım." Böyle olmamalıydı. Hak ettiğimiz bu değildi. Bu hayatı yaşayan kaç tane ben varsa hak ettiğimiz bu eğildi.

"Sana yardımcı olabiliriz farah." Görünüşe bakılırsa o da beni tanıyordu. Hatta görünüşe bakılırsa bu hastaneye daha önceden de yatırılmış olmalıydım.

"Bana yardımcı olamazsınız." Tek bedende kaç kişiyiz? Ve her birimiz neredeyiz? Hangimiz aslı hangimiz astarı? Ruh kaçağı beden açığı... Fazla gelmişiz yine doğduğumuz yere.

"Buradaki herkes ilk başta senin gibi düşünüyor canım."yüzünde gerçek bir şefkat vardı. Ve evet çünkü onlar gerçekten hasta olan , yardıma ihtiyacı olan insanlar. Beni onlarla aynı kefeye koyamazlar. Onların yardıma ihtiyacı olduğu doğruydu.

Muhtemelen onunla fazlaca vakit geçirmişti bu hayatı yaşayan Farah. Acaba şu an o ne durumdaydı? Benim gibi bir hastaneye mi kapatılmıştı yoksa her şeyin üstesinden gelebiyor muydu? Ya da o da yanlış insan seçimlerinde bulunmuş muydu?

Ona cevap vermeyeceğimi anlayınca odadan çıkıp birkaç saniye sonra bir şişe suyla geri geldi.

"Ailen burada şuan ." vereceğim tepkiyi dikkatlice bekliyordu.

"Kimseyle görüşmek istemiyorum." Görecek halim yoktu zaten. Üstüne birde bir ton şey söyleyeceklerini biliyordum. Halime hanım zaten mental çüküş yaşıyordu işine bile doğru dürüst gittiği yoktu. Alp olayından fazlasıyla etkilenmişti. Şimdi birde onlara göre benim kafayı yeme dururmum vardı.

"Bundan sonra böyle bir şansın olabileceğini sanmıyorum." Dedi kadın ne karar veririsem vereyim beni anlayışla karşılayacağını belli ederken.

"Yine de kimseyi görmek istemiyorum." Kararlı bir şekilde bana getirdiği suyu içip yeniden yatağa uzandım. Belki de mantıklı olan budur. Bu evrene nasıl geldiysem kendi evime de yine öyle dönecektim. Bir şey yapmama gerek yoktur.

En azından burada kimseye yalan söyleyip tanımadığım insanlarla iletişim halinde kalmazdım. Ama... Alp. Beni şu an çaresiz bırakan tek şey onun durumuydu. Belki bir umut uyanırsa onlarda bana inanır diye düşünüyordum. Gerçi artık pek bir önemi yoktu bana güvenmelerinin.

ÇOKLU OLASILIK Where stories live. Discover now