"Çünkü onlar doktor, herkese yardım ederler."

372 40 72
                                    

"Yani durum bu. Anladın mı?"

Jimin kahvesini pipetiyle karıştırırken Jungkook dinledikleri karşısında hâlâ şoktan kurtulamıyordu.

"Pekâlâ, şimdi ben gittikten sonra Taehyung ve Jongin'in arkadaşlık ilişkileri, bambaşka bir hâl almış, ama sen buraya geldiğinde ayrılmak zorunda kalmışlar, Taehyung yıllardır bunu içinde tutmuş, Jongin'i görmesi patlama noktası olmuş ve hislerinin karşılıklı olup olmadığını bilmiyor. Anlamış mıyım?"

Jimin parmağını şıklatıp arkasına yaslanmıştı.

"Tam olarak böyle, aferin benim akıllı sevgilim."

Jungkook sırıtarak ona bakmıştı. Ardından suratını asmıştı.

"Peki ama, biz nasıl aralarını yapacağız? Veya yapmalı mıyız?"

Jimin oflamıştı. Bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Jungkook'a fikir danışmak için gelmişti ama Jungkook kendisine soruyordu.

"Ben sana sormak için gelmiştim ama neyse, önce sen Jongin'in hislerinden emin ol, sonra onun kendisinin hislerinden emin olmasını sağla. Sonra bunları yalnız bir yerde bırakacağız."

Jungkook çenesini ovuşturmuştu. Bunun pek zor olduğunu düşünmüyordu. Ama eğer Jongin'in hisleri Taehyung'a karşı farklıysa, o zaman ne yapacaklardı?

"İyi de sevgilim, şimdi biz bunları yapmasına yaparız da, Jongin'in hisleri, Taehyung'a karşı farklıysa?"

Jimin dudak büzmüştü, bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu. Taehyung'a ne diyecekti ki, Jongin'in sana olan hisleri sadece arkadaşlık üzerineymiş, falan mı?

"Tamam o zaman sen hemen Jongin'in hislerinden emin ol. Eğer düşündüğümüz gibi devam etmezse planı değiştiririz."

Jungkook kafa sallarken yanındaki sandalye çekilmiş ve Taemin elinde çikolatasıyla oturmuştu.

"Siz nasıl doktorsunuz ya? Sürekli işleri bana yığıyorsunuz."

Jungkook gülmüştü ve onun elindeki çikolatayı kapıp bir ısırık almıştı. Taemin gözlerini büyütüp Jungkook'un omzuna bir yumruk atmıştı.

"Şimdi de çikolatam ha? Canın dayak istiyor herhalde Jeon."

Jungkook omuz silkmişti ve çikolatayı ona geri vermiş ardından omzunu tutmuştu.

"Sen dövsen ne fark eder ki Taemin? Kısacık bir şeysin."

Jungkook kahvesinden keyifli bir yudum almıştı. Jimin kaşlarını kaldırmış ve dudak büzmüştü.

"Sen de haklısın tabii, Taemin'in kaslarını görmedin."

Jungkook gözlerini kocaman açıp kahveyi püskürtmüştü etrafa. Ardından öksürmeye başlamıştı. Taemin keyifle onun sırtına vurmuştu bir kaç defa.

"T- tamam yeter, iyiyim!"

Sırtı fena acıdığı için onu durdurmuştu. En son ondan dayak yediği zaman gelmişti aklına. Ama şuan konu bu değildi.

"Sen Taemin'in kaslarını mı gördün?"

Jimin kaşlarını çatmıştı.

"Tabii ki gördüm Jungkook, biz beraber spora gittik, bu kasları da beraber yaptık."

Jungkook rahatlamış gibi arkasına yaslanmıştı.

"Haa, sporda gördün."

Jimin Taemin'e bakmıştı. Taemin gülerek kendisine bakıyordu.

"Yok, sadece görmekle kalmadım, dokundum da. Baya sertti biliyor musun?"

Jungkook sesli bir şekilde yutkunup sert bakışlarını Jimin'e yollamıştı.

Soulless Prince | JikookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora