"... beni kendine alıştırıp gittin..."

560 66 66
                                    

7 yıl sonra...

"Bay Jimin, Taemin Bey'in  odasına çağırılıyorsunuz."

Jimin ellerini yıkadıktan sonra kurulamıştı ve kafa sallamıştı kendisiyle konuşan hemşireye. Önlüğünü de giymiş ve telefonunu cebine koyduktan sonra asansöre doğru yürümüştü.

Taemin'in odasına bir günde neredeyse 10 kere gidiyordu. Hastanede tek rahat olduğu ortam orasıydı. Kendi odasında bile rahat bırakılmıyordu çünkü.

Öğle saatinin yaklaştığını ve acıktığını hatırladığında tebessüm etmişti ve Taemin'in odasına girmişti.

Taemin'in ciddi bir şekilde belgelerle uğraştığını görünce iç çekmişti.

Taemin ise kapının çalınmamasından Jimin'in geldiğini anlamıştı. Kapıyı çalmadan giren tek kişi Jimin'di hastanede.

"Artık şu kapı çalma işini de halletsen mi?"

Jimin omuz silkmişti ve o umursamaz bakışını atmıştı. Taemin'in bu bakışa alışması zor olsa da alışmıştı.

"Pekâlâ, bundan sonra kapıyı tıktıklamadan içeri giremezsin."

Jimin kafa sallamıştı.

"Çıkıyorum?"

Jimin dışarı çıkmak için kapının kolunu tutmuştu. Çıkardı, biliyordu Taemin. Çünkü umursamazdı.

"Tamam, tamam. Pes ediyorum, çok açım. Hadi yemek yemeye inelim."

Jimin kafa sallamıştı ve kapıyı açmıştı. Ellerini cebine atıp yürümeye başlamıştı. Taemin de dosyalarını kapatıp oksijensiz odasından çıkmıştı.

"Yemeği terasta yiyelim."

Taemin Jimin'in teklifini kabul etmişti ve beraber yemekhaneye yol almışlardı.

Yemeklerini de alıp terasa geçmişlerdi. Taemin ramen almıştı ve Jimin de sadece pizza istemişti.

Jimin ramen yemezdi, severdi ama eskiden. Şuan kokusu bile mide bulandırıcıydı.

"Pizzandan yiyebilirim, değil mi?"

Jimin kaşlarını çatmıştı.

"Sonra ben aç kalıyorum."

"Ama sen yani dikkat ediyorsun formuna."

Jimin'in ağzı sahte bir şaşkınlıkla açılmış ve gözleri büyümüştü.

"Sırf benim için yani?"

"Evet evet, bu muhteşem kaslarına emek verdin sonuçta."

Jimin kaşlarını kaldırıp küçük bir gülümseme sunmuştu ona ve yemeğine bakmıştı.

Taemin onun pizzasından bir dilim almıştı.

"Yiyorum o zaman."

Diyip bir ısırık almıştı.

"Yedin zaten."

Taemin kahkaha atmıştı. Jimin onun kahkahalarını dinlemişti gökyüzünü izlerken. Deniz çok güzel parlıyordu güneş ışıklarıyla ve insanlar sahilde oturuyorlardı.

Oturup denizi dinleyen, oyun oynayan, birbirini kuma gömen insanlar vardı. Jimin onları izlerken hep dalardı uzaklara. Burada oturup onları izlemeyi seviyor ama sevmiyordu.

Yapmayı sevdiği hiçbir şeyi sevmiyordu. Bunun açıklamasını kendisi bile bilmiyordu ama öyleydi işte.

Başhekimin yanlarına gelmesi onu daldığı anılardan kurtarmıştı. Başhekim bir sandalye çekip oturmuştu ve Jimin'in pizzasından bir dilim almıştı.

Soulless Prince | JikookWhere stories live. Discover now