"O benim arkadaşım değil."

1K 98 27
                                    

Jungkook, hayatın acı gerçekleriyle çok küçükken yüzleşmiş, insanları dinlememeyi ve onlara güvenmemeyi öğrenmişti. İnsanlara asla tam olarak güvenmemişti. Her insanın kusurunu, içindeki o kötülüğü bulmuştu. Ta ki Hayat dolu, sürekli gülümseyen, kusur bulamadığı Park Jimin'le tanışana kadar.

Jimin, hayatı hep filmlerdeki gibi yaşamış, hiç bir zaman büyük üzüntülerle karşılaşmamış, simsiyah kalplerin içinde beyaz kalabilmiş, her konuştuğu insanı kendine çekebilmişti. Ta ki bakışları öldürücü, kimseyle konuşmayan, hayata dair en ufak bir umudu olmayan Jeon Jungkook'la tanışana kadar...

"Evet gençler çıkabilirsiniz."

Jimin daha 3. dersin bitiyor olduğunu görünce ağlamaklı bir ses çıkarıp sırasına yatmıştı. Jungkook'a bakıyordu böyle yatınca. Jungkook ona bakmıştı.

"Dersler neden bu kadar yavaş geçiyor."

"Dinlemeyi denersen hızlı geçer."

Jimin ayaklarını yere vurmuştu.

"Ama çok sıkıcı!"

Jungkook iç çekmişti.

"Sınavlarda da uyursun o zaman?"

Jimin sırıtmıştı.

"Yanımda okul birincisi otururken ne uyuması!"

Jungkook kafasını Jimin'e döndürmüştü 'hah' diye dünyanın en ruhsuz gülüşünü sergilemişti.

Emek hırsızlığı yapıcaktı? Jungkook gülümsemişti. Kusur.

Bunu itiraf etmişti? Gülümsemesi solmuştu. Değil.

Jungkook Jimin'le konuşuyordu artık. Normal iki tanıdık sıra arkadaşı olarak. Bu bile Jimin için bir ilerleme sayılırdı.

Evet hiç yakın davranmıyordu, bazen kırıcı oluyordu ama Jimin takılmıyordu.

Jungkook sıradan kalkmıştı.

"Nereye gidiyorsun?"

Jungkook önceden onunla konuşmanın tehlikeli olabileceğini düşünmüştü. Ama herhangi bir şey olmadığı için sorun yoktu.

Jimin'le konuşmak Jungkook'u rahatlatıyordu bazen. Hep havadan sudan konuşuyorlardı ama Jimin her seferinde işin içine saf düşüncelerini koyuyordu.

Bu, Jungkook'a bir kaç dakika da olsa dünyanın güzel bir yer olduğunu düşündürüyordu.

Ama bazen kendisini ilgilendirmeyen sorular soruyordu.

"Seni ilgilendirmeyen şeyleri sormayı ne zaman bırakacaksın?"

Jimin düşünür gibi yapmıştı.

"Sanırım asla."

Gülümsemişti Jungkook'a. Jungkook bir kaç saniye onun yüzünden gözlerini ayırmamıştı. Sonra onun gözlerine bakıp göz devirmişti.

"Nereye gittiğini söylesene. Merak ettiğim için sordum."

"Jongin'in yanına gideceğim."

Jimin kafa sallamıştı.

Jungkook son kez ona bakmış ve sonra sınıftan çıkmıştı.

Jungkook çıktıktan bir süre sonra başından aşağıya su dökülmüştü. Jimin gözlerini kocaman açmış ve ayağa kalkmıştı.

Arkasını dönmüştü, bu Taehyung'un geçen gün kendisini ona karşı uyardığı, Jungkook'a takıntılı olan kızdı.

Yanındaki iki kız büyük su şişelerini tutuyor ve gülüyorlardı.

Soulless Prince | JikookWhere stories live. Discover now