"Benden nefret edeceksin."

2.7K 128 96
                                    

Hoşgeldinizzz! Bu benim ilk ficim o yüzden eksiklerim, hatalarım olabilir. Ergenlik zamanlarımda yazmaya başladım, ilk bölümle son bölüm arasındaki anlatım farkına bakarsanız bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz zaten, o yüzden bazı kısımlar cringe olabilir. Sizden de küçücük ufacık minnacık bir ricam olacak. Bu kitabı yazarken çok emek verdim, kitabımı beğendiyseniz, lütfen oy vermeyi unutmayın.

Ve satır arası yorum yapmanız benim için çoook önemli, bu kitabı okumak belki 2-3 gününüzü alır ama yazmak benim 2-3 yılımı aldı, bu yüzden biraz zaman ayırıp yorum yapmak sizin için eminim sorun olmaz. Şimdiden teşekkür ediyorum iyi okumalar diliyorum..

Ruhu ölü bir beden yaşayabilir mi?

"Jimin uyan artık!"

Chanyeol'ün bağırışlarıyla gözlerimi açmak zorunda kalmıştım. Uyanmak istemiyordum. Tatil bitmişti ve ben bunun olmasını istemiyordum. Tatilin bitmesi yine okula gitmek demekti.

Chanyeol'ü duymamış gibi yapıp beni unutmasını beklemiştim ama odama operasyon yapar gibi dalınca gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Normalde çok iyi numara yapardım ama abim bu numaralara kanmayalı yıllar olmuştu.

"Uyuyor muydun Jimin-ah, annemi aramalıyım uyanmak istemediğini ona da anlatmak ister misin?"

"Sen hayatımda gördüğüm en kötü hyungsun." demiştim tıslayarak. O ise sırıtmıştı.

"Sana da günaydın, Jimin. Üstünü giyinip aşağıya inmek için sadece 5 dakikan, kahvaltı yapmak için sadece 10 dakikan ve dışarıya çıkmış olmak için şimdiden itibaren toplam 20 dakikan var. Yoksa okula kadar yürürsün."

Ağlamaklı bir ses çıkarmıştım. Ama işe yaramayacağını biliyordum. Hızlı davranıyordum hazırlanmak için çünkü Chanyeol dediği şeyleri yapardı.

Üstümü giyinip aşağı inmiştim. Kahvaltı benim için günün en gereksiz öğünüydü, bu yüzden Chanyeol'ün zoruyla kahvaltımı yapıp dışarı çıkmıştım.

O da arabada beni bekliyordu. Kapıyı açıp binmiştim.

"Sonunda."

Arabada geçen o 10 dakikada Chanyeol'e okulumun değiştiği için gitmek istemediğimi gitmesem bir şey kaybetmeyeceğimi anlatmıştım ama bir şey ifade etmemişti. Okulun önüne geldiğimizde arabadan inip istemeye istemeye okula yürümüştüm.

Okuldaki herkes yabancıydı. İnsanlarla kolayca arkadaş olabilirdim çevrem de genişti, tanıdığım birinin karşıma çıkmasını umarak okula girmiştim.

Müdürün odasını bulmam gerekiyordu. Birisine bunu sormalıydım çünkü 15 dakikadır müdür odasını arıyordum ama bulamıyordum.

Kendi kendime nerede olabileceğiyle ilgili düşünürken bir çocuk koşarak gelip bana çarpmıştı. Kafalarımız çarpıştığı için bir 'ah' sesi çıkarıp başımı tutmuştum.

Karşımdaki çocuğa baktığımda gözlerimi kocaman açmıştım. Bu Taehyung'du. Çocukluk arkadaşımdı. Onu gördüğüm gibi sarılmıştım. O da aynı şekilde karşılık vermişti.

"İki saattir seni arıyorum Jiminie."

Ondan ayrılmıştım. Taehyung'un bu okulda olduğunu unuttuğum için onu bulmaya çalışmamıştım hiç.

"Tanrı aşkına bu okulda müdür odası yok mu? En son müdür odası diye kızlar tuvaletine giriyordum. Bir kız çıkıp bana garip garip bakmıştı."

"Üstünde 'müdür odası' bile yazmıyor, ben bile bazen nerede olduğunu unutuyorum. Neyse hadi gidelim."

&&&

Soulless Prince | JikookWhere stories live. Discover now