15.BÖLÜM

3.1K 236 62
                                    

Çok fazla konuşmayacağım çünkü biraz moralim bozuk. Keyifli okumalar diliyorum.

Yıldızı parlatmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

(o゜▽゜)o☆

"Yürürken hala zorlanıyor musun yavrum?" Dedi annem hastanenin koridorunda yürürken. Yaralarım iyileştikten ve hiçbir risk kalmadıktan sonra destek alarak yürümeye başlamıştım çünkü uzun süre haraketsiz kaldığımdan dolayı uyuşmuştum. 

"Evet anne artık rahat yürüyebiliyorum." Dedim ima da bulunarak. Kolumdan tutuyordu rahat yürüyebilmem için ama zaten 2 haftadır hastane de kalıyordum ve bunun bir haftasında hem kemiklerimi esnetmek için hem de piskolojik terapi görmeye başlamıştım. 

Kemiklerimi esnetmek için gördüğüm terapi her gün vardı. Ben 5. günden sonra rahat yürüyebildiğimi, artık gerek kalmadığını söyleyince onu bırakmıştım. Şimdi de haftada iki gün piskolojik terapi görüyordum. Pazartesi ve çarşamba günleriydi terapi günlerim ve bugün günlerden çarşambaydı. 

"Bakma bana öyle hiç." Dedi annem koluma daha sıkı sarılırken.  "Anne ama ben artık rahatım ya hatta bir hftadır rahat haraket edebiliyorum." Dedim şakadan göz devirerek. "Aman iyi annelik ediyorum hata bende." Diyerek kolumu bıraktı ve benim tempomda yürümeye devam ettik koridorda. 

"Eee." Dedim omzumla hafifçe omzuna vurarak. "Yokluğumda yaptınız mı bir tatil?" Dedim birkaç adım uzaklaştım. Malum anne terliği değilde anne ayakkabısı yemem an meselesi olabilirdi. Bana ters ters bakmaktan başka bir şey yapamadı. 

"Gel." Dedi bana. odamın önüne gelmiştik. Bir şey demeden odama girdim. annemde peşimden girdi ve ben sedyeye o da sedyenin ynındaki koltuğa kurulup birkaç dakika yüzümü izledi. "Yapma Doğa." Dedi en sonunda. Yüzümdeki gülümseme yavaşça söndü. "Yapmak zorundayım." Dedim gözlerimi kaçırarak. "Değilsin." Diye sitem etmeye başladı. "Bizim yanımızda değilsin en azından Doğa. Bizim yanımızda mutlu görünmek zorunda değilsin. Biliyorum çünkü mutlu değilsin. Sadece bize öyle görünmek istiyorsun, üzmemek istiyorsun ama sen bize göstermeyeceksin acını da kime göstereceksin?" Sol gözümden bir damla yaş küçük bir ıslak çizgi çizerek yanağımdan intihar edip üstümdeki tişörtte yayıldı.  Ne yazıkki haklıydı. Annem her zaman haklıydı zaten. 

"Bilmiyorum anne. Sanki böyle davranırsam aklımdan silinecekmiş gibi." Dedim kafamı yere eğip tırnak etlerimi yolduğum ellerimi izlemeye başladım.   "Peki sence hiç unutacak mısın Doğa?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Unutmayacağım." Dedim cılız bir sesle. "Anne tekrar gelmesinden korkuyorum." Dedim bir hıçkırık boğazımdan yükselirken. Annem koltuktan kalkıp sedyeye yanıma oturdu. Önce gözyaşlarımı sildi ardından yere eğdiğim kafamı kaldırıp ona bakmamı sağladı. "Sakın." Dedi uyarır gibi. "Kafanı eğme, dik dur." Kendimi tebbessüm etmeye zorladım kafamı onaylar anlamda sallarken. "Biliyor musun anne kafamı hiç yere eğmedim zaten. Belki ölecektim ama onurlu ölecektim." 

"Aferin." Dedi annem kendi yeşil gözleriyle bana bakarken. Onun gözleri koyu yeşildi benimkiler ona kıyasla daha açık bir tondu. Onun gözlerinde yılların getirdiği ağırlık ve acılar birikmiş gibiydi. Annem beni bağrına bastığından kollarımı onun sırtına doladım. Gözümden  birkaç damla yaş akmasına izin verdim.  Dakikalarca annem orda öylece saçlarımı okşayıp öpücükler kondurdu. Biraz sonra konuşmaya başladı. "Seni hastaneye getirdikleri gün bir sürü asker geldi ameliyathanenin önüne." Kaşlarımı çattım. Yüzbaşımdan başka kim gelebilirdi ki benim ameliyathanemin önüne? "İki tane kadın asker vardı. Maşallah hepsi aslan gibiydi ama hepsi de aylarca ailelerinden uzak kalmış, görüşememişlerdi." Annemin kollarının arasından çıkıp yüzüne baktım öyle huzurlu bir ifadeyle anlatıyordu ki altından ne çıkacak merak etmeye başlamıştım.

YEŞİL YURTWhere stories live. Discover now