BÖLÜM 35

121 4 0
                                    

   Mürsel ve Angelina üç kardeşe de çabuk ısındı. Kardeşlerin birbirlerini tamamladıklarını ve grup içinde gerekli olduklarını düşünüyorlardı. Ayaküstü tanışma ve sohbetten sonra Antoine herkesi masaya davet etti. Herkes sandalyelere oturduktan sonra yemek hazır olana dek masadaki meyvelerden atıştırabileceklerini söyledi. Mürsel kendisini sıcak bir ortamda hissediyordu. Yaşadığı onca şeyden sonra kendisini billur gibi durgun ve saf suların kollarına bırakmış gibi hissediyordu. Girdiği bu ortamda çok şey öğreneceğini ve hayata bakış açısını biraz daha çeşitlendireceğini düşünüyordu. Ortamda sıcak bir atmosfer varken ve herkes hâlinden memnunken birden kapı açıldı. Ağır bir şekilde gıcırdayarak açılan kapının ardından iki kişi içeride belirdi. Bu kişiler grubun kalan üyeleriydi ve hava almak için dışarıda vakit geçirdikten sonra geri dönmüşlerdi. İçeriye girenler bir kadın ve bir erkekti. Yanındaki adamdan daha uzun boylu olan ve oldukça gösterişli duran kadının adı Sophie' di. Kısa boylu, fırça saçlı adamın adı ise Vick' ti. Sophie içeriye adımını atar atmaz Mürsel' in dikkatini çekti... Ne tesadüftür ki salonda yabancı birini beklemeyen Sophie de; Mürsel' in o anda yaydığı enerjiden etkilenmişti ve ikisi göz göze gelerek bir an için kalakalmışlardı. İkili arasındaki çekimi fark eden Madelyn ise ortamda yaşanan sessizlikten ve bu durumdan rahatsız olarak dikkatleri dağıtmak istedi ve "Grubumuzun diğer iki parçası da geldi işte." dedi yüksek bir sesle.


    Sophie; duru ve saf bir güzelliğe sahip, uzun boylu bir kadındı. Yaşı yirmi sekizdi ve gençlik ateşi ile yetişkinlik ağırbaşlılığını bünyesinde çok güzel harmanlamış bir kadındı... Fiziksel anlamda da zihinsel anlamda da bu böyleydi. Bulunduğu ortamı ısıtmaya yetecek kadar ateşli bir kadın da denebilirdi, saf ve durgun bir güzel olduğu da... Yüzünün kıvrımları, vücudundaki orantının düzgünlüğü ve bakışlarındaki delici çekicilik hemen fark ediliyordu. Adaşı Sophie Marceau ve Catherine Zeta-Jones karışımı bir güzelliğe sahipti. Siyaha yakın tondaki gözleri çakmak çakmak ve büyüleyiciydi. Ten rengi pamuk gibi beyaz, pürüzsüz ve ışıldıyan cinstendi. Koyu kestane saçları neredeyse beline kadar uzanıyordu ve bu savaş ortamında dahi göz alıcı görünüyordu. Sophie' nin göz alıcı görünebilmek için ekstra bir çaba harcamasına gerek yoktu çünkü doğuştan şanslı bir kadındı. Sophie' nin dış görünüşü karakterine de yansımıştı, fiziksel olarak güzel olduğu gibi karakteri de güzeldi... Ne var ki düşmüş bir kadındı... Gerçek anlamda düşmese de hayat basamaklarını tırmanırken düşmüştü. Angelina nasıl ki gerçek anlamda düşmüş bir melekse Sophie' de başka bir anlamda düşmüş bir melekti.


    Aslında Sophie sadece bir haftadır bu grupla birlikteydi ve Mürsel ile Angelina sayılmadığı takdirde grubun en yeni, en taze üyesiydi. Hayatı boyunca tiyatroda yer alacağını da düşünmemişti, tiyatroya olan ilgisi sadece izleyici düzeyinde olmuştu. Savaşta ölen güçlü ve asil bir adamın karısıydı ve savaşta kocasını kaybetmesi nedeniyle dul kalmıştı. Rütbeli bir askerin karısı olan Sophie, el işi tahta bebekler yapan ve bunları satan ya da işe yarar bir şeyle takas yapan bir kadındı. Kendine has hobileri olan Sophie hiçbir zaman maddi zorluk çekmemişti ve çalışmasa bile kocasının mesleği ile rütbesi sayesinde rahat yaşayabilecek bir kadın olarak hayatını devam ettirmişti. Eşini kaybettikten sonra ise aynı köyde yaşadıkları amcası tarafından tecavüz girişimine maruz kalmıştı. Henüz eşini kaybetmiş olmanın acısını dindirememişken ve yas tutarken amcasının tecavüz girişimiyle ikinci büyük darbeyi almıştı. Başına yıkılan dünyasını yeniden inşa etme fırsatını bile yakalayamadan, insanlığa olan inancını kaybetmeye başlamıştı ki evlerinde kaldığı tiyatrocular çıkmıştı karşısına. Kocasından öğrendiği bazı savunma sanatları ve kendisine göre yaşlı olan amcasına karşı yaş avantajı nedeniyle ve bunların yanı sıra fiziksel olarak da üstün olması neticesinde kurtulmuştu. Müşkül duruma düşen insanların başına bu tarz trajedilerin gelebildiği bir devirdi Orta Çağ... Müşkül duruma düşene dek bunun farkında bile olmayan Sophie, hayatın acımasız yüzünü de tecrübe etmek zorunda kalmıştı. Ormanda tek başına ağlarken Madelyn karşısına çıkmıştı ve ona güvenmek zorunda kalmıştı. Antoine ve Madelyn, hiç oyunculuk tecrübesi olmayan bu kadını güzelliği için gruba dahil etmişti. Ayrıca oyunculuk yeteneklerinin olduğunu ve geliştirilmeye müsait olduğunu da keşfetmişlerdi. Başına gelenlerden dolayı da ona kucak açtıkları söylenebilirdi.


    Sophie fiziksel olarak bu grubun en gösterişlisi ve üstün genlere sahip olanı olsa da akraba evliliğinden doğan insanların bile bulunduğu ortama girmek zorunda kalmıştı... Ama bu insanların kalplerinin temiz olduğunu düşünüyordu ve onları hor görmüyordu kesinlikle. Onlar hakkında kötü bir şey düşünmek istemese de sonuç olarak düşmüş bir kadındı... Eski hayat standartının çok uzağındaydı, eskiden zaman geçirdiği insanlara zıt insanlarla zaman geçiriyordu ve tüm bunlar da onu zaman zaman mutsuz ediyordu... İyi tarafından bakınca amcasının kötü emellerinden kurtulduğunu ve amcasının nasıl bir şeytan olduğunu geçte olsa öğrendiğini anımsıyor ve bunları öğrendiğine seviniyordu ama eski güzel günleri de özlüyordu. Gruba katıldığı günden beri kendisine ilgi gösteren Vick' in kıskacı altındaydı ve Antoine ile Madelyn de ikisinin evlenmesini istiyordu. Vick' ten pek hoşlanmasa da Antoine ile Madelyn' in bilinçli olarak denk getirmesi sonucu onunla yalnız kalmak zorunda oluyordu hep. Kendisinden hoşlanılmadığını hisseden Vick de şimdilik ağır adımlarla ilerlemeye çalışıyordu. Mürsel ve Sophie arasındaki çekimin fark edilmesi ve fark edilir edilmez de ortam soğuk rüzgârlar estirmesi de bu yüzdendi.


    Taranması imkânsız, fırça gibi siyah saçlara sahip olan Vick, kısa boylu ve mutsuz bakışlara sahip bir adamdı. Bakışlarındaki bönlük dünyaya geldiğine pişmanmış gibi bir ruhiyatının olduğuna yorulabilirdi. Kafası da vücuduna göre büyük duran Vick biraz sinirli bir adam olsa da Sophie' nin yanında rol yapmayı tercih ediyordu. Hiçbir sorunu olmayan, mutlu ve eşini de mutlu edebilecek adam rolünü oynamaya çalışıyordu. Henüz farkında olmasa da bu durumu içten içe hisseden Sophie, onun yanındayken pek rahat edemiyordu. Vick otuz beş yaşında bir adamdı ve hiç evlenmemişti. Saf duygular hissedebileceği ve aşık olabileceği bir kadının hayalini kuran biri değildi... Bir kadını elde ettiğinde, cinsel haz almasını sağlayan bir et parçasını ele geçirmiş olacağını düşünürdü. Ayrıca tıpkı Gage gibi tiyatroya pek ilgisi yoktu. Aslında basit işlerle uğraşması gereken basit bir adamdı ama savaşa gitmemek için tiyatroculuğa başlamıştı. VII. Charles için tiyatro düzenleyen gruplarda yer alırsa savaşın ucunun kendisine dokunamayacağını düşünmüştü... Öyle de olmuştu ve bir şekilde en üst kişilere hizmet eden bir tiyatro grubuna kadar yükselmişti. Tabii kadınlara genel olarak bir et parçası gözüyle baksa da Sophie karşısında zaman zaman dili tutuluyor, yaptığı garip hareketlerle de adeta bir çocuğa dönüşüyordu. Antoine ve Madelyn, onun tiyatroculuğunu vasat bulsa da bir denge faktörü olarak onu grupta tutmayı sürdürüyordu. Vasat düzeye gelmesi bile kolay olmamıştı, ancak yıllar içinde oyunculuğunu çok az geliştirerek vasat düzeye taşıyabilmişti çünkü. Vick birkaç yıl önce gruba dahil olmuştu ve kardeşlerden sonra gruptaki yerini almıştı. Vick' ten sonra yine bazı insanlar gruba dahil olmuştu ama bir süre sonra ayrılmışlardı. Vick' in, Madelyn ve Antoine ile tanışması ise ailesi tarafından kovulmasıyla olmuştu. Doğduğu günden beri ailesi ve sülalesi tarafından istenmeyen adam ilan edilen Vick, bunu iyice hissettiği anda kavga çıkarmıştı ve herkes tarafından üstüne gelinerek adeta sürgüne gönderilmişti. Aylak aylak dolaşırken ve kendisini içkiye vermişken bir Orta Çağ hanında Antoine ile tanışmıştı.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now