Biraz daha yanıma yaklaşmış olan yabancı endişeli gözlerle beni seyrediyordu. Müdahale etmek konusunda tereddütleri varmış gibiydi. 

“ Yok, kızım ne yeni taşınması benim dedem bile buralı. Ben doğduğumdan beri burada yaşıyorum. Burası da Ayşe'nin evi. Geçen yıl taşınmıştı da evi ısınmıyor diye mahallece toplaşıp ona yardımıcı olmuştuk. Hatta benim evde kalmışlığı bile var.”

Bana dahi ait olup olmadığını bilmediğim bir sesle gülmeye başladığımda dizlerimin bağı çözülmek üzereydi. “Onu da mı sen tuttun?” diye sordum düşeceğimi anlayıp belime sarılan kişiye.

“Onu da sen tutun! Tabi ya. İstanbul’daki o taksiciyi de sen tuttun. Biliyorum ben… Sen beni delirtmek istiyorsun biliyorum işte. Yoksa hiç yıllardır yaşadığı evin kapısını bile tanımaz mı insan.”

“Aman kızım ne diyorsun sen?! İyi misin?” Endişe ile konuşan kadın bile bir anda benim için tedirgin olmuş gibi konuşuyordu.

Herkes aynı şeyi soruyordu 'iyi misin, iyi misin, iyi misin? '

DEĞİLİM. ŞU AN İYİ FALAN DEĞİLİM YA!

“Yalan söylüyorsun bana.” Belimi kavrayan elden kurtulup yeniden kapıya yöneldim. İçimde olduğunu dahi bilmediğim bir güçle çalmaya başladım.

Yumruk yaptım ellerim zonkluyordu ama kimse kapıyı açmıyordu. Yumruklar havada uçuşuyor bazen görüşüm bulanıklaşıyor bir maratondaymış gibi büyük bir hırsla kapıyı cayılıyorum.

Ama kimse açmıyor…

Niye ki?…

Niye kimse açmıyor…

Herkes mi unutmuş beni?

Yoksa onalarda kenrada köşede durmuş benim deli olduğumu düşünüp korku dolu gözlerle hareketlerimi inceliyorlardı?

Bugün beni gören herkes bana öyle bakıyordu...

“Boşa yoruyorsun kendini kızım. Ayşe bu saate işte oluyor.”

Kadın Ayşe dedikçe benim kafamın içinde şimşekler çakıyordu.

“ AYŞE DEME… AYŞE DEME BANA. BENİM ANEMİN ADI AYŞE DEĞİL, AYŞE DEYİP DURMA! "

Kadınının bir anda görüş acımdan çıkmasının sebebi aramıza giren kişiydi.

“Özür dilerim." diyordu kadına benim adıma özür diliyordu ama ben özür ilmeyecek bir şey yapmamıştım ki. Neden sürekli benim adıma özür dileyip duruyordu? Ben yanlış bir şey yapmıyordum.

"Benim annem çalışmıyor. Pazara gitmiştir. Aptal Metehan da bir türlü uyanamamıştır . Ondan açmıyor kapıyı. Uyansın görün siz. Bu kadın yalan söylüyor.  Burası benim evim anlıyor musunuz benim evim!Ben burada doğdum bu bahçede büyüdüm. Şimdi ne demek burası benim evim değil.”

Gelmiş bana ne anlatıyorlardı? Sanki onlara inanacak mıydım ki? İki yabancının sözüne ailemi unutup deli olduğumu falan düşünmeyecektim. Bunu yapmayacaktım.

“ Farah,” diye bağırdı sanki saatlerdir bana sesleniyordu da onu duymuyormuşum ve son çare bağırarak beni bir hipnozun içinden çıkartmak istermiş gibi. “Bana bakar mısın?" Belki de onu gördüğümden beri ilk kez bana bu kadar sert konuşuyordu. Daha öncesinde beni ürkütmek istemeyen bir yanı vardı ama şu an bana ulaşmak için yüzüme yüzüme bağırıyordu. Yine de çok uzak geliyordu.

ÇOKLU OLASILIK Where stories live. Discover now