BÖLÜM 9

107 7 0
                                    

   Her şey çok güzeldi ama Mürsel' in kafasındaki soruların bitmek tükenmek bilmiyor olması ve o sorulara sürekli yenilerinin eklenmesi sebebiyle öğrenmesi gereken çok şey vardı ve bu yüzden de aklına bir soru geldiği anda sormadan edemiyordu;


- Angelina... Sorularımla kafanı şişiriyorsam eğer özür dilerim ama seçilen kişinin neden ben olduğumu anlayamıyorum, ben dindar biri bile değilim... Hatta Amerika' ya taşındıktan sonra her günüm çalışmakla geçtiği için dini düşünemiyordum bile, çok uzun bir süredir din diye bir olgunun olduğu aklımdan çıkmıştı adeta.


- Mürsel sana hepimiz Tanrının çocuğuyuz demiştim hatırlarsan, bunu unutma sakın! Sen iyi bir gençsin ve bir yeteneğin var. Din ile daha fazla içli dışlı olmanı isterdim ama şu ana kadar öyle biri olmamış olman, yaratıcının sana şefkat göstermeyeceğini hatta bu görev için seçilemeyeceğini göstermez. Zaten yaradanın işine senin aklın da benim aklım da ermez. Ayrıca Orta Çağ' da yaşayan bir papazın, bir insan için, yakılarak idam edilmesi yönünde fikir beyan etmesi ve bu cinayete ortak olunması ya da herkesten daha fazla dindar olduğunu savunmasına rağmen terör eylemi gerçekleştiren, İslam dininin yüz karası bir terörist olunması durumu yok sonuçta ortada... Dinleri kullanarak zimmetine para geçiren bir kâfir de değilsin... Yüreğin, temizliğin ve dürüstlüğün kırıntılarından oluşmuş ve asla sarsılmayacak bir şekilde de ince ince örülmüş gibi sağlam ve berrak... İyi bir insan olmaktan taviz vermezsen eğer din zaten seni bulur, sen istesen de istemesen de...


- Haksızlığa tahammül edemeyen ve kimsenin hakkını yememeye çalışan biriyim. Dinlerden hiç haberim olmasaydı bile yine böyle birisi olurdum eminim. Hayatım boyunca en zor dönemlerimde bile vicdanımın sesini dinledim, bu yoldan hiçbir zaman sapamam zaten. Sonuç olarak, artık büyük ve kutsal bir görevim var ama yetenek derken neyi kastediyorsun Angelina? Bu hayatta bir yere gelemediğim için ağır işlerde sürünüyorum ve hayatımı da basit ama yorucu işlerde geçiriyorum... Bir yeteneğim varsa da kimse görmüyor sanırım... Ben görünmez bir adamımdır zaten.


- Sen görünmez falan değilsin Mürsel, karşı cinsten pek çok kişiyi etkileyebiliyorsun mesela ama o zorlu hayatına o kadar odaklanmış durumdasın ki çoğu zaman bunu fark etmiyorsun ya da çok sonradan fark ediyorsun. Dünyanın gidişatına etki eden yönün ise kalemin olacak!


- Kalem derken yazarlığımdan mı bahsediyorsun?


- Kesinlikle...


- Yazarak dünyayı nasıl kurtarabilirim ki? Bugün, tek tuşa basarak dünyanın herhangi bir yerinde istediği noktayı bombalayabilen ülkelerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz.


- Kalem, kılıçtan keskindir sözünü duymadın mı yani hiç?


- Duydum tabii ama bu kadar keskin olduğunu hiç bilmiyordum.


- Bilimle, sanatla ya da edebiyatla neler yapılabileceğini yakından görseydin eğer çok şaşırırdın!


- Tamam Angelina, hadi bunu anlıyorum diyelim, peki çalışmalarımın kimsenin umrunda olmaması ne olacak? Belli bir okuyucu kitlem olmadığı için hiçbir yayınevi benimle risk almak istemiyor... Nobel ödülü alabilecek bir eser ortaya çıkarsam bile önümdeki ilk engel, bu kitabı çıkartamıyor oluşum olacak.


- Rica ediyorum o karamsarlık bulutlarını benden uzak tut! Daha önce her şey için mızmızlandığını söylemiştim değil mi? Her şeyin kolay olacağını söylemedim zaten. İşimiz çok zor ve bu işi halletmemiz gerekiyor. Ayrıca ilk aklına gelen probleme odaklanman da saçma çünkü bu görev aşamasında her şey sorun olacak... Yazman bile bizim için çözülmesi gereken bir sorun... Evet, yeteneklisin ama bu sefer öyle bir yazman gerekiyor ki dünyanın gidişatına tesir etmelisin... Bunu da gerçekten ama gerçekten hissederek başarabileceksin... Benim görevim de senin hissetmeni ve yeteneğini yüzde yüz oranında ortaya çıkarmanı sağlamak olacak.


- Bir dakika! Benim şu anda yazdığım bir kitap var ve sanırım sen yeni bir kitap yazmamdan bahsediyorsun?


- Mürsel artık söylediklerimi iyi kavraman gerekiyor. Diğer kitabın görevimizin bir parçası değil ama görevi başarıyla tamamlarsak eğer önün açık olacak ve o kitabını da yayımlatacaksın... Fakat dediğim gibi artık başka bir şey düşünmemen ve sadece dediklerime odaklanman gerekiyor, anlaştık mı?


    Mürsel bir kez daha Angelina' yı onaylasa da kafasında hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiği soruları, ilerleyen dönemlerde sormaktan geri kalamayacağını da hissediyordu... Şu anda ise anın tadını çıkarmaya devam etmenin, yüreğindeki dalgalanmaları dindirebileceğini düşünerek, içinde bir yerlerde melek de olsa güzel bir kadın ile tasasız bir vakit geçirmeye çalışmanın uygun olacağını düşündü.


    İkili, bir süre daha Times Meydanı' nda durduktan sonra başka bir yere gitmek üzere hareketlendi. New York' un mahşeri kalabalığının arasına tekrar karışırken, bu hengâmenin arasında bir yerlerde gizlenmiş olan dinginliğin de arasına karışıyormuş gibi hissediyordu Mürsel. Angelina ve Mürsel, kısa sayılabilecek bir yürüyüşün ardından Rockefeller Center' a geldiklerini fark etti. Hazır karşılaşmışken Rockefeller Center' ı da gezme kararı aldılar. Öncelikle binaların arasında kalan açık alanda dolaştılar ve heykellerin olduğu kısımlarda fotoğraflar çektiler. Rockefeller Center' ın girişi, gökdelenlerin arasında kalmış bir cennet bahçesi gibiydi... Çevre düzenlemesi; sanatsal, şiirsel ve huzur verici bir karışımdan oluşmuş, tüm güzel lezzetlerin bir arada toplandığı bir pasta gibiydi... Bu pastanın çileği ise yerden metrelerce yüksekteydi. Metrelerce yükseğe, binanın tepesine kurulmuş olan yapay bahçeyi de görmek isteyen Angelina ve Mürsel, soluğu yukarıda aldı. Mürsel; New York' un göbeğinde, yerden metrelerce yüksekte, bir gökdelenin tepesine kurulmuş olan bahçeyi gezerken çok keyifliydi. Üç yıldır, Manhattan' a yakın bir yerleşim birimi olan Long İsland' ta yaşayan Mürsel, Rockefeller Center' ın önünden bile geçmemişti... Dolayısıyla şu anlarda çocuklar gibi şen şakraktı. Ruhu, dinginliğe açılan bir kapı... Yüreği ise yılların yorgunluğunu üstünden atarak küllerinden doğan bir anka kuşu gibiydi.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now