"Hı hı." Kafasını telefondan kaldırmadı bile.

"Ee kış da geliyor artık."

Yüzüme bakma gereği duymadan kısık bir sesle mırıldandı. "Kesinlikle."

Sinirlenip masaya yaslandım. "Fasülye de baya yararlı diyorlar."

"Doğrudur."

Beni tek bir cümleyle geçiştirip telefonu kulağına dayadığında Osman tarafından ilk kez görmezden gelinmenin sinirini yaşıyordum. Herkes görmezden gelsin, ama Osman yapınca çocuğun beynini patlatmak istiyordum.

"Niye bakmıyorsun şu telefona?"
Ve sanırım Osman'ı ilk defa bu kadar ciddi görüyordum.

"...anladım. Kimseye bahsetmedin değil mi?" Ortada gizli bir iş döndüğünü anlamamak için beyinsiz olmak gerekirdi. Gözlerimi, tüm ciddiyetiyle telefondaki kişiyle konuşan Osman'a çevirdim.

"Kardeşim benim için önemli değil biliyorsun Kai bu konuda çok titiz."
Kai'nin ismini duyunca masaya sanki mümkünmüş gibi daha fazla yaslanıp Osman'a yaklaşmaya çalıştım. Neyden bahsettiklerini deli gibi merak ediyordum. Konuşmanın ciddiyetine ve gidişatına bakılırsa sanki uyuşturucu alışverişi yapıyorlarmış gibi görünse de Osman gibi birinden bunu beklemek imkansızdı. O yüzden aklımda oluşan uyuşturucu ile ilgili senaryoları hemen bir rafa kaldırdım.
Sanki ne olduğunu hemen çözebilecekmiş gibi, telefonla konuşurken pür dikkat yeri izleyen Osman'a çevirdim bakışlarımı.

"Tamamdır. Kalabalık olmayın, alan küçükmüş. Haber vermeyi unutma."
Osman telefonu kapayıp deri ceketinin cebine sıkıştırdıktan kalkmaya yeltenince bir an gözlerimiz buluştu. Varlığımı yeni fark ediyormuş gibi gözleri irileşmişti.

"Beste..." Oturduğu yerde kıvranmaya mı başlamıştı yoksa bana mı öyle geliyordu? "...sen ne zamandır burdasın?"

Osman'a inanmayan ve onu kınadığımı belli eden bir ifadeyle baktıktan sonra cevap verdim. "Osman... İyi misin?"

Cevap vermeyince devam ettim. "Buraya geldim, hatta sana bir kaç şey söyledim. Sen de yüzüme bile bakmadan cevap verdin. Hatırlıyor musun?"

Bir kaç saniye yüzüme bakıp yalandan hatırlıyor gibi yapmış ve gülümsemeye başlamıştı. "Tabi ki hatırlıyorum güzelim, bunamadık ya erkenden." Gözlerimi kısıp ona baktım.

"Gizli gizli ne çeviriyorsun anlat bakalım."

Yeni bir şey hatırlamış gibi yapıp ayaklanmaya başladı.

"Kulüpten birkaç kişiyle görüşecektim ben. Kalkayım en iyisi..."

Hemen yanına gidip o daha ayağa kalkamadan kolundan tutup onu oturağa tüm gücümle sabitledim. "Yemezler yavrum. Dökül bakalım."

"Esmer güzelim benim dökülecek bir şey yok. Toplanıp ders çalışacağız o yüzden..." Osman ve ders çalışmak... Tabi ki yalanını yakalamıştım. "Kıçıma anlat sen onu. "

Osman'dan bir kaç santim uzaklaşarak kolunu bıraktım ve bakışlarımı sertleştirdim. "Söyle Osman. Yoksa yemin ederim bir daha yüzüne bakmam."

Eliyle saçlarını karıştırıp bıkkınlıkla bir nefes verdi. "Bestem niye inanmıyorsun? Gerçekten bir şey yok."

Ve yine bana anlatmamayı seçmişti.

"Peki." Kızların kilit kelimelerinden birini söyleyip hızla ayağa kalkmış, yürümeye hazırlanıyorken Osman kolumdan çekip beni yerime oturttu.
"Tamam sinirlenme hemen. Söyleyeceğim."

Osman'ı yenmenin verdiği sevinçle tüm dikkatimi verip onu dinlemeye başladım. Osman ve Kai ne çeviriyordu, öğrenmek için her şeyimi vermeye hazırdım.

ULUSLARARASI İLİŞKİLERWhere stories live. Discover now