75- YOLUN SONU

5K 383 117
                                    

Yusuf ve arkasından gelen bir sürü askerler, saatlerdir her yerde Çakır'ı arıyorlardı. Nereye gittiğini bilmiyorlardı. Sadece bir umut belki yaralı olduğu için bir yerlerde görebilir diye her yeri arıyorlardı.

Ama bilmiyorlardı ki, Çakır onlardan pek de uzakta olmayacak bir yerde, üstüne karabasan gibi çöktüğü alçakları kuş sürüsü avlar gibi avlıyordu.

Ondan kaçmaya çalışan herkesin kafasından vurarak ölmesini sağlarken, Gözcü ve Dijwar'ın deli gibi korktuklarını hissediyordu. Ama bu korkuyu sadece hissetmekle kalmayacaklardı. Onlara en kısa sürede bizzat yaşatacaktı. Hemde öyle böyle değil.

Sesler yavaş yavaş kesilirken onların korkuyla içeri kaçtıklarını gördüğünde sırıtmıştı Çakır. Ardından saklandığı yerden çıkıp onlara doğru ilerledi. Biraz önce geçtikleri mağaradan içeri girdiğinde, herkesin ölmüş olduğunu bildiği halde yine de temkinli olmayı bırakmadı.
Sona bu kadar yakınken ölmek pek de hoş olmazdı.

Çantadaki bütün mühimmatı bitirdiği için onu bir kenara atarak sadece elinde iki silah ve bacağında da asılı duran iki komando bıçağı vardı. O bıçaklarla çok güzel şeyler yapacaktı ama önce Devran'ı alması gerekiyordu. Devran'ını aldıktan sonra her şey zaten yerine oturacaktı yavaş yavaş.

" Dijwar! " 

Mağarada yankı yapan sesine ek olarak sondaki heceyi uzatarak söylediğinde sırıtmadan edemedi. Ne de güzel hissettiriyordu düşmanının senden korkması.

Sesi duvarlara çarparak kulağına gelirken, karanlıkta ilerlemeye başladı. Ufak bir tıkırtı geldiğinde başını yavaşça sese çevirdi.

Karanlık mağaranın sonlarında gölgede kalan yaralı bir terörist vardı. Karnındaki kanı eliyle durdurmak ister gibi sıkarken, Çakır başını eğerek yavaşça yanına gitti.

Adam onun gelmesiyle korkuyla geriye çekilmişti. Ama yaralı olduğu için hareket ettiği her saniye canı daha fazla yanıyordu.

Çakır yanına varıp ona üstten baktı. Arkasından sırtına vuran ışıklar onun gölgesini adamın üzerine düşürürken, adamın korkudan titreyen çenesini gördüğünde sırıttı.

Yavaşça yanına çöktüğünde, adam sanki kaçacak yeri varmış gibi duvara adeta yapışmıştı.

" Naber? "  diyen alaylı sesle, korkuyla yutkundu.

Çakır'ın gözlerinin içine bakarken, titreyen sesiyle fısıldadı.
" Lütfen beni öldürme... "

Çakır, ona yalvaran adamdan gözlerini alıp, onun şakağından düşen ter damlasına bakıp sırıtışı genişledi. Yarası pek ağır değildi ama yine de kan kaybetmesi sonucu ölebilirdi.

Gözlerini kısıp adamın dediğini düşünmeye başladı. Ardından ayağa kalkıp silahı ona doğrulttu.
" Yok, olmaz. "  dediğinde, tetiğe gitti parmağı.

Yerde gözleri korkuyla açılan adam elini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı.

" Lütfen, yalvarırım, nolur... " hem ağlayıp hemde yalvaran adamla, elindeki silahı düşünceli bir şekilde aşağı indirdi. Teröristler iyi insan falan olmazdı. O yüzden onun iyileşeceğini falan sanmıyordu. Ama bir yandan da içinden onu öldürmemek geçiyordu.

Belki onu hapse atıp hayatının geri kalanını orada geçirmesini sağlayarak yaşamasına izin verebilirdi. O yüzden de vurmaktan vazgeçip, biraz önce gittiği yöne doğru döndüğünde duyduğu tetik sesiyle adımları durdu.

Başını adama çevirip baktığında, ona boş silahı sıkan adamın titreyen eline bakıp bedenini tamamen ona çevirdi. Adam silahın dolu olduğunu sandığı için yaptığı bu aptallıkla dert yanarken, yeniden elini kaldırıp ona yalvarmaya başladığında, Çakır yanına ilerledi.

SOĞUK-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin