71- KARŞILAŞMA

4.5K 355 74
                                    

Hiç smut yazma havamda değilim. O yüzden de orası sadece bir öpüşme olarak kalsın.

-------

Saatlerdir başında dikildikleri komutanları hala kendine gelememişti. Askerler daha fazla açık alanda durup bir saldırıya daha uğramamak için komutanlarını sırtlayıp biraz bakındıktan sonra gördükleri ilk mağaraya girmişlerdi.

Hava iyice kararıp gece çökerken, birkaç asker dışarıda nöbet tutuyordu pusuya düşmemek için. Diğerleri de içeride durmuş Çakır'ın uyanmasını bekliyorlardı.

Yarasını, yanında getirdikleri birkaç parça ilk yardım malzemesi ile kanın akışını durduracak kadar sarmışlardı. Ama bu yeterli değildi. Kurşun hala içeride olduğu için askeriyeye bir an önce varmaları gerekiyordu. Bunun için de önce sabah olmasını ve Çakır'ın ayılmasını bekleyeceklerdi.

Saatler, askerlerin birkaç saatte bir nöbet değiştirmesi ve çavuşun sürekli Çakır'ın ateşini ve yarasını kontrol etmesi ile geçmişti.

Güneş yavaş yavaş tepede yükselmeye başlarken mağaranın içi aydınlanmaya başlıyordu.

" Çavuşum uyanmadı mı komutanım? " diyen askere bakıp başını olumsuz anlamda salladı çavuş.

Tam da o esnada komutanlarının kıpırdandığını gördüklerinde bütün askerler merakla başında toplanmışlardı. Hepsi sabaha kadar ona bir şey olmaması için dua ederken şimdi gözlerini açan Çakır komutanla derin bir nefes almışlardı. Bir günde iki kere ölümden dönmüştü ve eğer bir kez daha olursa bu sefer bu kadar şanslı olamayabilirdi. O yüzden de o naaşı alıp bir an önce bu leş kargalarının ininden uzaklaşmaları gerekiyordu.

Birkaç dakikalık bir kıpırtıdan sonra en sonunda Çakır gözlerini açıp ona bakan askerlere yavaş yavaş bakmış ardından da doğrulmak için hareket ettiğinde çavuş ve bir asker ona yardım etmişti.

Çakır sırtını mağaranın duvarına verip yarasına bir bakış attı. Askerler kanamayı durdurmuştu ama yine de yeterli değildi. Çünkü kurşunun içerde olduğunu biliyordu ve o kurşun çıkarılmadığı takdirde onu yavaş yavaş zehirleyecekti.

" Saat kaç? " diye sorduğunda, bir yandan da dışarıya bakıyordu. İçeri sızan güneş ışınları ile epey bir zaman baygın kaldığını anlamıştı.

" 6 komutanım. " diyen çavuşa yavaşça başını sallayıp elini mağaraya yaslayarak doğrulmaya çalıştığında askerler ona kalkması için yardım etti.

Üzerinde sadece yeşil tişörtü ve askerlerin, üşümemesi için üzerine attığı montu vardı. Çakır almak için elini uzattığında askerler yerdeki kıyafetlerini ona uzattı. Yarası onu biraz zorlasa da yine de giyinmeyi başarmış ve eline tüfeği olarak yavaşça mağaradan çıkmıştı.

Askerler etrafa temkin bakışlar atarak onun etrafında toplanırken Çakır oldukları yere bir bakış attı. Tanıdık gelen arazi ile kaşları çatılıp buranın neresi olduğunu düşünmeye çalıştığında hatırladığı şeylerle anında içinde bir sevinç doğmuştu.

Burası onun Ayaz olduğu zamanlarda kaldığı mağaraydı. Resmen askerler bilmeden onu aradığı mağaraya kadar getirmişlerdi. Çakır bunu mutluluğuyla elini yarasına atıp diğer elinde silahla yavaşça mağaradan uzaklaşarak aşağılara ilerlemeye başladığında, askerler de peşinden ilerledi.

Yavaş yavaş yürürken bir yandan da geçmişi hatırlamaya çalışarak o çocuğun cesedini nereye gömdüklerini hatırlamaya çalıştı. Zar zor aklına dolan birkaç parça anıyla hatırladığı kadarıyla çocuğun cesedini mağaranın yan tarafında bulunan önceden kazılmış bir yere atıp üzerini rastgele kapattıkları geldiğinde adımlarını hızlandırarak oraya ilerledi.

SOĞUK-GayWhere stories live. Discover now