48- BANYO MESELESİ

9.3K 618 106
                                    

Devran sıkıntıdan patlamak üzereyken en sonunda gelen kapı sesiyle yatakta dikleşti. Sonunda gelmişti Çakır. Aslında çok uzun bir zaman geçmemişti ama Devran'a saatler gibi gelmişti bu birkaç dakika.

" Gel. "  diyen Çakır'ın sesini duyduğunda gözlerini kapıya çevirdi.

Çakır yanında genç bir askerle içeri girdiğinde asker hemen yanına gelip onu kontrol etmeye başlamıştı.

Devran suspus olmuş sadece bekliyordu. Ama gözlerini Çakır'a da çeviremiyordu çünkü hala utanıyordu.

Asker elini onun alnına koydu önce. Ardından ağzına bir ateş ölçer koyduğunda, Çakır kenarda durmuş dolaba yaslanarak onu izliyordu. Üzerindeki kazağın kollarını dirseğine kadar sıyırmıştı. Devran onun nasıl üşümediğini anlayamıyordu.

Gözleri alttan alttan Çakır'ı süzerken, Çakır'ın gözleri bir onda bir de askerde geziyordu.

" Komutanım hasta değil çocuk. Herhalde sıcaktan vücut ısısı yükselmiş. Endişe edecek bir şey yok. " 

Asker ayağa kalkıp ona son kez bakarak çantasını topladı. Devran başını Çakır'a çevirip ben sana demiştim bakışı attığında Çakır yerinde doğruldu.

" Olsun. Sen yine de bir ağrı kesici falan yap. Bünyesi zayıf, şimdi hasta olur kesin. "  diyen adama göz devirdi Devran.

Amma da inatçıydı. Hasta değilim dese de inanmıyordu.

Asker, komutanının dediğini yapıp çantasından bir ağrı kesici iğne çıkardığında Devran bir ona bir iğneye baktı. Gözleri büyürken yanına gelen asker elin onun koluna attığında Devran daha fazla sessiz kalamadı.

" Hap yok mu ya? "  diye mırıldandığında, Çakır ona baktı.

Yeşil gözlerini kısarak yanına yaklaştı. Devran bir ona bir de askerin elindeki iğneye bakıyordu. Her ne kadar rahatsız da olsa korktuğunu inkar edemezdi. Küçüklüğünden beri iğnelerden ödü kopardı. Şimdi niye böyle bir zamanda tekrar bu başına gelmişti ki! Yanında Çakır olduğu için utanıyordu. Korkak gibi görünmek istemiyordu ama elinde değildi.

Çakır gelip yanına oturdu. Gözlerine bakarken Devran gözlerini ondan kaçırıyordu. Çakır yüzüne bakmayan adamın çenesini yavaşça uzun parmakları arasına alıp başını kaldırıp kendisine bakmasını sağladı.

" Korkuyor musun? " dediğinde, Devran'ın hafif korku barındıran gözleri bir ona bir de iğneye bakıyordu. Şimdi ne dese olmayacaktı o yüzden susmayı tercih etti Devran.

Çenesini Çakır'ın elinden kurtarıp başını önüne eğerek elleriyle oynamaya başladığında, Çakır cevabını almıştı. Onları izleyen doktora başını salladı.

" Tamam koçum, sen git. "  dediğinde, asker selam verip çantasını alarak çıkmıştı.

Kapı sesi geldiğinde Çakır başını tekrar Devran'a çevirdi. Ama Devran inatla ona bakmıyordu. Onun bu tatlı haline sırıttı. Korkusu bile gözüne tatlı geliyordu bu nasıl bir şeydi!

" İğneden korkmak utanılacak bir şey değil Devran, niye utanıyorsun? Herkesin korkuları farklı. Ve herkes cesur olmak zorunda değil. Bir daha böyle bir şey için utanma tamam mı? "  dedi.

Devran'ın gözleri anında onu bulmuştu. Gerçekten de öyle mi düşünüyordu diye bakarken, ona ciddi bir ifadeyle bakan Çakır'la rahatladı. Demek ki sırf iğneden korktuğu için onu ayıplamayacaktı. Babası gibi değildi. Ve ona hiç benzemiyordu. Babası ona ne zaman iğneden korksa, ayıplayıcı bakışlar atıyor ve erkek adam küçücük bir iğneden korkar mı? diyordu. Devran'ın bütün hücreleri utançla doluyordu. Ve ne zaman biri onun iğneden korktuğunu anlasa, sanki babasıyla aynı şeyi söyleyecekmiş gibi hissediyordu.

SOĞUK-GayWhere stories live. Discover now