66- DAĞ

4.8K 388 36
                                    

Üzerine son kıyafetlerini de giyerek yanda duran silahını alıp odadan çıktı Çakır.

Kapının önünde onu bekleyen Devran'ı görmesiyle omuzları çöktü yine.

Devran gözleri kıpkırmızı olmuş bir şekilde ağlıyordu. Ve onun böyle davranması Çakır'ı kararından vazgeçirmeye başlamıştı.

" Gitme..." diye mırıldandı Devran, dolu olmuş gözleriyle.

Çakır onun ağlamasına daha fazla dayanamayıp sıkıntılı bir nefes verip silahını diğer eline alarak aralarındaki mesafeyi kapatarak yanına giderek elini yanağına yasladı. Devran anında yanağını onun eline iterken ıslak yanaklarını sildi baş parmağıyla.

" Gitmek zorundayım Devran, biliyorsun..."  diye fısıldadı Çakır, onun yaşlarla dolmuş mavi gözlerine bakarken.

Devran gözlerini sıkıca kapattı. Belki görmese gitmezdi. Ama biliyordu, bu düşüncesi çocukça bir umuttu. Çakır gidecekti. Gitmeliydi.

Çakır'ın dudaklarını göz kapaklarının üzerinde hissettiğinde kirpikleri titredi. Elini, yanağını okşayan elin üzerine koyup kendini Çakır'ın dokunuşlarına bıraktı. Belki de bunlar son dokunuşlardı. Belki bir daha onu göremeyecekti. Belki...

Çakır biraz önce sildiği yanaklarından yaşların tekrar firat ettiğini gördüğünde yüreğine bir ağırlık çökmüştü. İlk defa ölmekten korkar olmuştu. Şimdiye kadar arkasında kimseyi bırakmaktan çekinmeyen Çakır, Devran'ı arkada bırakmaktan ölesiye korkuyordu.

Islak yanakları tek eliyle silerken alnını onun alnına yaslayıp gözlerini yumdu.

Gitmek zorundaydı. İçindeki bu yükten kurtulmak için gitmek zorundaydı. O yetimin naaşını orada bırakamazdı. Bıraksa kendine Türk askeri diye ortalıkta gezemezdi. Dışından mutlu olsa içinde vicdanı ona rahat vermezdi.

Gitmeliydi, sonuç ne olursa olsun, gitmeliydi...

" Seni çok seviyorum Devran..." diye fısıldadı, alnından öperek.

İçinde bir his vardı. Bir boşluk. Canını yakan bir boşluk...

" Bende seni çok seviyorum komutan. " diyen Devran, daha fazla dayanamayıp gözyaşlarının delicesine akmasına izin vererek Çakır'a sıkıca sarıldı. Son sarılmasıymış gibi, son kez sesini duyuyormuş gibi nefes seslerini ve kalp atışlarını dinledi.

Dakikalarca ayakta durup birbirlerine sarılarak geçen sürede, Çakır kaldığı her saniye fikrinin değiştiğini fark ettiğinde Devran'dan ayrıldı.

Islak kirpikleri titrerken Çakır üzerine eğilip ıslak yanağından öpüp geri çekildi. Devran onun kollarını bırakmazken Çakır hiç istemese de elini onun dokunmaya kıyamadığı yumuşak yanağından çekip kapıya ilerledi.

Devran da arkasından gelirken Çakır askerlerin hazırlandığı alana doğru yürümeye başladı. Birkaç dakika sonra görüş açısına, yanında gelecek olan on iki asker ve önlerinde duran diğer komutanlar girdi.

Hepsi Çakır'a endişeli ve çokça gurur dolu bakarken onlara yetiştiğinde Yusuf aralarından çıkıp Çakır'ın önünde durdu. Birkaç saniye boyunca konuşmazken Çakır'ı süzdü baştan aşağı. Sonra da yüzünde kırık bir tebessüm oluştu.

" Gidiyorsun ha? "  diye sordu, sanki gideceğini bir de ondan duymak istermiş gibi.

Çakır ona bakarak başını salladı.
" Gidiyorum komutanım. "  dedi.

Yusuf başını salladı usulca. Gitmeliydi tabii.

" Seninle gelmemi istemediğine emin misin Çakır? "  diye sordu, bu sefer üzgün oluşunu arka plana atarak.

Çakır emin bir şekilde başını salladı. Zaten yanında askerler vardı. Muhtemelen teröristler de orada yoktu, çünkü sürekli olarak askerler dağ devriyesine çıkıyorlardı. Ve orada hiç kimseye rastlamamışlardı. O yüzden de Çakır tek başına gidecekti.

" Tek başıma gitsem daha iyi olacak komutanım. " 

Yusuf birkaç saniye daha yüzüne özlemle bakıp ardından Çakır'ı kendine çekerek sıkıca sarıldı.

" Kendine ve askerlere çok dikkat et. " diye fısıldadı Çakır'ın kulaklarına. Çakır başını salladı. Ardından aklına gelen şeyle o da fısıldadı.
" Devran önce Allah'a sonra da sana emanet Yusuf. "

Yusuf onun içten bir şekilde söylediği şeyle başını salladı. Ardından birbirlerinden ayrılarak geriye çekildiler. Çakır sırasıyla diğer komutanlara da sarılırken arkasından ona bakan bir çift yaşlı gözün farkındaydı, askerler de kendi tertipleriyle helalleştiler.

Birkaç saniye içinde bütün askeriye sessizliğe büründü. Çakır başta olmak üzere diğer askerlerle birlikte sıraya girip geride bıraktıklarına selam verdiklerinde, bütün komutanlar, hatta Devran, Enes ve Mahmut da selam verdi tıpkı bir asker gibi.

" Allah'a emanet olun asker! " diye gür bir sesle bağıran Yusuf'la, hepsinin ağzından tek bir nida döküldü yeri göğü inleterek.

" Emredersiniz komutanım! "

Gitmek için arkalarını dönen askerlerin arkasından baktılar sadece. Hepsi içinden dua ediyordu sağ salim dönmeleri için.

Çakır önde askeriye kapısından çıktıklarında, uzaklaştıkları esnada bir ses işitti uzaktan.

" Komutan! "

Çakır'ın adımları duraksayıp arkaya baktığında kendisine koşan Devran'la yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Askerler de onlara doğru koşarak gelen çocuğa bakarken komutanlarının sesiyle ona döndüler.

" Siz ilerleyin ben bir dakika içinde geliyorum. "

" Emredersiniz komutanım. " diyen askerler onu arkada bırakıp yollarına devam ederken Çakır Devran'a yürüdü.

Birkaç saniye içinde kendisine yaklaştığında, Devran koşturmaktan nefes nefese kalmış bir şekilde önünde durduğunda, Çakır onun pembeleşmiş yanaklarına bakarak konuştu.

" Noldu Devran? " dediğinde, Devran ona bir cevap vermeden elini boynuna atıp çıkardığı muskayı Çakır'a uzattığında, Çakır önünde eğildi.

Devran kendi elleriyle muskasını Çakır'ın boynuna, künyesinin yanına yerleştirerek geriye çekildiğinde Çakır bedenini dikleştirdi tekrar.

Elini muskaya atıp mavi gözlü sevdiğine baktı. " Bu ne için? "

Devran gülümsedi. " Bu muska beni her zaman korudu. Şimdi de seni korusun. " dediğinde, Çakır muskayı çıkarmak için bir hamle yaptı.
" Olmaz öyle şey. Seni korusun beni değil. "

Devran hızla elini onun muskayı çıkarmaya çalışan eline atıp durdurdu.

" Olmaz! " diye bağırdı Devran. Çakır duraksadı.

" Ben buradayım, bana bir şey olmaz. Ama sen dağa çıkıyorsun. Senin ihtiyacın var buna. Sakın boynundan çıkarma lütfen. " diye sözlerini devam ettirdiğinde, Çakır onun kararlı gözlerine bakıp çıkarmaktan vazgeçti.

Ama içinde bir türlü rahat etmeyen bir şey vardı sanki.

" Tamam, öyle olsun. Ama sakın diyeyim Yusuf'un yanından ayrılma. " diye ona parmağını doğrultarak söylediğinde, Devran gülümseyerek başını salladı.

" Emredersiniz komutanım. "

Çakır gülümsedi. Ve daha fazla dayanamayacağını anladığında etrafına bir bakış atıp Devran'ı belinden tutup kendine çektiği gibi dudaklarına yapıştı. Devran anında kollarını onun boynuna dolayıp karşılık verirken, onun kısa olması nedeniyle Çakır onu belinden tutup parmak uçlarında yükselterek sıkıca öptü.

Ses çıkararak dudaklarından ayrıldığında Devran'ı yere bıraktı. Mavi gözlere bir süre daha bakıp gitmek için arkasını döndü. Birkaç adım atmıştı ki Devran'ın sesini duydu.

" Allah'a emanet ol komutan! "

Çakır'ın dudakları kıvrılırken arkasını dönmedi. Çünkü dönse onun gözlerinden ayrılamazdı. Ve zaten fazlasıyla geç kalmıştı. Ama o da içinden fısıldadı, sende Dervanım.

SOĞUK-GayWhere stories live. Discover now