68- TABAKA

4.2K 381 62
                                    

Odanın kapısı tıklatıldığında, Yusuf sabahtan beridir içindeki hızursuzlukla kendini odaya kapatmıştı.

İçinden Çakır'ın ve askerlerin sağ salim gelmesi için dua ederken, gözleri dağdan kopamıyordu. İçinde yüreğini burkan bir sıkıntı vardı sanki.

Sessizce açılan kapıya sırtı dönük olduğu için kimin geldiğini göremiyordu. Ama garip bir şekilde kokusundan tanımıştı gelen kişiyi. Enes.

Enes sessiz adımlarla yanına ilerleyip tam arkasında durdu. Buraya gelirkenki kararsız ifadeyi bir köşeye bırakıp konuşmak ve Yusuf'un kendisine dönmesini sağlamak için boğazını temizledi.

" Yüzbaşı? " diye mırıldandığında, Yusuf ellerini arkada birleştirmiş, dalgın gözlerle pencereden dışarı bakıyordu.

Enes'e çevirdi bedenini. Onun yüzünü incelerken siyah gözlerin ne kadar da çöktüğünü gördü birkaç saatte.

Yusuf'un ona bakmasıyla Enes elleriyle oynayıp onun gözlerinin içine baktı.

" Devran... Sabahtan beridir ağacın altından kalmıyor. Ne ben ne Mahmut bir türlü onu oradan kaldıramıyoruz. Zaten Çakır komutan gittiğinden beri ağzına bir şey koymadı. Bu gidişle başına bir şey gelecek. Eğer işin yoksa sen gelip onu ikna edebilir misin? Belki senden çekinir de kalkar... "  diye sözlerini sıraladığında, Yusuf gözlerini bile kırpmadan onu izledi bir süre.

Enes onun dalgın bal rengi gözlerine bakarken içinden titrek bir nefes aldı. Ama içinden aldığını sanmıştı, Yusuf'un ona kaşlarını çatarak baktığını fark ettiğinde tam tersi olduğunu anladı.

Yüzünde utancın kızarıklıkları belirirken buraya kardeş için geldiğini unutmadan utancını bir kenara bırakıp onun gözlerine beklentiyle bakmaya başladı.

Yusuf, ona bakan Enes'e başını sallayıp odadan çıkmak için adımladığında, hevesle ona yol veren çocukla, sabahtan beridir içindeki sıkıntı yüzünden asık olan suratına rağmen dudağının kenarı kıvrılmıştı. Bu çocukta farklı bir şey vardı ama ne?

Enes'le birlikte odadan çıkıp onun yönlendirmesi eşliğinde Devran'ın bulunduğu yere gittiğinde, uzaktan görünen küçük bedene yürüdü. Devran'ın sırtını görebiliyordu. Sırtını ağaca yaslamış, başını da kollarını doladığı bacaklarına gömmüş bir şekilde duruyordu.

Yusuf yaklaştıkça onun üzerindeki kıyafetlerin rüzgârda sallandığı gördü. Yanına yaklaşıp önünde eğildiğinde elini yavaşça korkutmamaya çalışarak kaldırıp Devran'ın omzuna koydu.

" Devran? "  diye sessizce konuşup onun başını kaldırması için bedenini ufak hareketlerle sarsmaya başladı.

Bir anda yana düşen başıyla Yusuf'un bakışları değişirken, düşmeye yakın olan bedene kollarını dolayıp onu kendine çekti. Devran'ın başı onun göğsüne çarparken kapalı gözlerle Yusuf bayıldığını anlamıştı.

" Devran! "

Enes anında yerinde kıpırdanıp Devran'a eğildiğinde, kardeşinin kapalı gözleriyle endişeli bir şekilde başını Yusuf'a çevirdi.

" Korkma, bayıldı sadece. Çok fazla yıprattı kendini. " diye Enes'i yatıştırmaya çalışarak Devran'ı dikkatli bir şekilde kucağına alıp revire gitmek için arkasını döndüğünde, Enes anında peşinden gitmişti.

Kardeşi için üzülüyordu. Çakır'ı çok sevdiği her halinden belliydi. Onun için yemeden içmeden kesilip şimdi de bayılmıştı yorgunluktan.




" Komutanım! Komutanım nolur, nolur uyanın. "  diye gözleri dolu dolu olmuş ağlayan asker, kolları arasında gözleri kapalı bir şekilde duran Çakır'ı sarsıyordu uyanması için.

SOĞUK-GayWhere stories live. Discover now