41- ÖLÜ

9.6K 745 57
                                    

" Enes? " 

Sabahtan beri her yerde Enes'i arayan Devran, onun karargâhın arkasından çıkmasıyla ona doğru yürüdü.

Enes Devran'ın ona gelmesiyle fark edip yanına adımladı. Devran merdivenleri inip yanına gittiğinde kaşlarını çatarak ona bakmaya başladı.

" Neredeydin sen? Sabahtan beridir seni arıyorum. "

Huysuzca ona çemkiren mavi gözlü adamla, Enes gözlerini kaçırdı. Şimdi ona, Yusuf komutanın yanındaydım. Daha doğrusu onu dikizliyordum, derse asla içinden çıkamazdı ve Devran'ın dilinden düşmezdi. O yüzden de lafı dolandırarak başka yöne çekmeye çalıştı.

" Öyle hava alıyordum ya, " diye mırıldandığında, Devran kollarını göğsünde bağlayıp ona kaşlarını kaldırarak baktı.

" Üç saattir mi? " Bilmiş bilmiş ağzından laf almaya çalışan adamla, suratı düştü.

Bu kadar kurcalamasa olmuyordu sanki. Devran normalde meraklı biri değildi ama sanki hissediyormuş gibi ne zaman Enes Yusuf'un yanına gitse hemen sorguya çekiyordu.

" Evet Devran, boşver sen beni. Hayırdır sen niye arıyordun? " İnandırıcı olmaya çalışarak bir şey yokmuş izlenimi vermeye çalıştığında, bir süre Devran'ın yalanını yutup yutmadığını anlamak için yüzüne baktı.

Devran'ın sorgu modundan çıkıp tekrar eski haline dönmesine içten içe bir oh çekti. Yalan söylemekte berbattı zaten. Bir de sorgulayan Devran olunca iyice batırıyordu.

Devran ellerini çözüp onun koluna doladı. Bir yandan bahçeye doğru yürütürken bir yandan da konuşuyordu.

" Canım sıkıldı ya. Bugün hava da güzelken seninle biraz gezelim istedim. "

Enes de başını sallayıp ona ayak uydururken, adımlarını askerlerin seslerinin geldiği yöne doğru çevirdiler.

Kış yavaş yavaş bitmeye başladığı için havalar da haliyle güzel olmaya başlamıştı. Karargâhın üzerinden uçan bir kuş sürüsünün sesiyle ikisi de gökyüzüne baktı. Güneş öğlene geldiği için gökyüzünde parlarken, gökyüzü bulutsuz ve masmaviydi.

Uzun zamandır ilk defa hava bu kadar kasvetsiz ve güzel görünüyordu. Onca acı ve ızdıraptan sonra hayatları normale dönmeye başlamışken, havalar da onlarla beraber düzeliyordu.

" Babandan bir haber var mı? "

Birkaç dakikadır sessiz yürüdükleri için, ani gelen soruya hazırlıksız yakalandığı için irkildi Devran.

Ne zaman duysa canı yanıyordu. Elinde değildi. Bir insan nasıl öz babasına hainliği yakıştırabilirdi ki? Hemde Devran'a hiçbir kötülüğü veya kalp kırıcı bir sözü dokunmamışken? Zaten en çok da babasını iyi biri olarak gördüğü için canı yanıyordu.

Sessizlik uzayıp giderken, Enes bakışlarını Devran'a çevirdi. Yüzündeki acıyı görmek istemiyordu. Ama yarası daha tazeydi. Bu yüzden de sormanın hata olduğunu anlayıp ona bakarak konuştu.

" Özür dilerim, canını yakmak istemedim. "

Devran, yandan gelen üzgün sesle bakışlarını Enes'e çevirdi. Gözlerindeki hüzne rağmen gülümsemeye zorladı kendini. Ne de olsa, aylarca birbirine yardım etmişlerdi. Aynı acıyı sırtlamışlar, aynı çaresizliği birlikte atlatarak bugünlere gelmişlerdi.

Kısacık bir zamanda pek çok şey yaşadığı bu adamla kardeşten öte olmuştu. Onu üzmek istemiyordu.

" Yok be ne özrü. " Kolunu tuttuğu elini aşağı yukarı hareket ettirerek omzunu sıvazladı. Hem sözleriyle hemde hareketleriyle belli etmeye çalışıyordu kırılmadığını, özüre gerek olmadığını.

SOĞUK-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin