43- HUZUR DOLU DAKİKALAR

9.4K 746 52
                                    

İçindeki huzursuzluk ve kargaşa artarken, ayağa kalkmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Ama aklına da hakim olmuyordu. Sürekli onda duruyordu.

İçindeki sıkıntı büyürken Mahmut ve Enes'in ayaklandığını görmesiyle yerinde doğruldu.

İkisinin bakışları hala oturan Devran'a kaydığında, Devran onlara baktı.

" Devran sen gelmiyor musun? " diyen Enes'e başını olumsuz anlamda sallamıştı. Çünkü gitmesi gereken başka bir yer vardı yoksa içindeki bu histen kurtulamazdı.

" Siz gidin ben biraz daha duracağım. "

Mahmut ve Enes birbirine baktı. Bu çocuk bugün çok tuhaf davranıyordu. Ama üstelemek istemedikleri için başlarını salladılar.

" Tamam, sonra gelirsin o zaman. "  diyen Mahmut'a başını sallayarak onayladı.

İkili birbirine son bir kez daha bakıp Devran'ı orada bırakarak ilerlediler.

Devran daha fazla dayanamayıp ayaklandı. Zaten istese de duramazdı. Mahmut ve Enes'in yanından ayaklanmamak için zor tutmuştu kendini.

Askerlerin eğitim alanından geçip biraz önce Çakır'ın gittiği yere adımladı. Acaba nereye gitmişti? Çünkü etrafta ağaçlarla kaplı bir arazi ve onların arkalarından uzakta gözüken lojmanlar vardı.

Devran onun nereye gidebileceğini düşünerek ilerlerken ufak bir tıkırtı duymasıyla adımları duraksadı.

Sesin geldiği yöne ilerlemeye başladı. Acaba Çakır mıydı bu sesi çıkaran?

Ağaçların arasından sessiz olmaya çalışarak ilerlerken tekrar bir ses duydu. Sanki dal kırılma sesiydi.

Devran biraz daha ilerlediğinde lojmanların olduğu kısıma yaklaşmıştı. Ve burası rütbeli komutanların olduğu için askerler pek bu tarafa gelmezdi.

Ağır adımlarla ilerlerken görüş açısına giren bedenle durdu. Çakır onu fark etmeden, sırtını ağaca yaslamış elindeki küçük dal parçasını kırıyordu. Hatta kırmaktan un ufak etmişti. Ama aklını meşgul etmesi için bir şeylere ihtiyacı vardı.

Sırtı kendisine dönük olan bedenin yanına yürüdü yavaşça Devran. İçinde biraz önce büyüyen o sıkıntılı hissin bittiğini fark etmeden ilerledi.

Çakır elindeki dalın son bir minik parçasını daha ortadan ikiye ayırdığında arkasından gelen sesle o tarafa baktı.

Kendisine gelen Devran'la istemsizce yerinde dikleşti. Onun burada ne işi vardı?

Çakır ona merakla bakarken Devran gelip yanına oturdu. Çakır'ın şaşkın bakışlarını üzerinde hissettiğinde başını kaldırıp ona baktı. Yeşil gözleri parıldıyordu. Ve Devran'ın en sevdiği renk yeşildi. Gözleri o kadar koyu ve parlaktı ki, bakmadan edemiyordu.

İkisi de bir şey demeden birbirine öylece bakıyordu. Devran buraya gelmesine neden olan hislerinin esiri olmuşken, Çakır ise onu yanında görmenin şaşkınlığını atlatmaya çalışıyordu.

Devran gözlerini ondan çekip ayaklarının dibine baktığında, gördüğü onlarca kırık dal parçalarını gördü. Demek ki fazlasıyla gergindi. Devran bu gerginliğin nedenini tahmin edebiliyordu. Mahmut'u gördükten sonra olmuştu. Demek ki aklı başında değilken ona sıktığı için pişmanlık yaşıyordu.

Bu iyi bir şeydi. En azından yaptıkları canını yakıyordu. Ve bu da onun gerçekten de kötü bir olmadığı anlamına geliyordu.
Devran en çok da buna seviniyordu.

" Noldu? Niye geldin? "

Sessizliği bozan Çakır'la, Devran'ın bakışları ona döndü.

Çakır onun gözlerinin içine bakarken sanki bütün acısını unutmuş gibi hissediyordu. O kadar güzeldi ki o gözler... Çakır'a derdini unutturuyordu.

SOĞUK-GayWhere stories live. Discover now