58- RİCA

6.5K 490 23
                                    

Hadi yine iyisiniz. Size bölüm yazdım.

------

Yusuf odasında oturmuş önündekilerle ilgilenirken çalan kapıyla yerinde doğruldu. Gir demesi ile kapı açılıp içeri Çakır girdiğinde, sabahtan beri onu göremeyen Yusuf'un yüzünde bir tebessüm oluştu.

" Gel Çakır. " dediğinde, Çakır arkasından kapıyı kapatıp içeri girdi.

Yusuf önünde duran dosyayı kapattığında Çakır masanın karşısındaki koltuğa attı kendini.

Birkaç gündür sürekli hava değişimi oluyordu. Ve bu da Çakır'ı çileden çıkarıyordu. Çünkü kalın giyinse güneş başına vuruyor, ince giyinse fırtına kopuyordu. Bir türlü düzelmek bilmiyordu bu havalar. Ama tabii Çakır Devran'ı sürekli kalın giydirmeye unutmuyordu.

Zaten cılız bir şeydi, bir de ince giyinse soğuk vurup yataktan çıkamıyordu. Ve Çakır, o iyileşene kadar başından ayrılmıyordu.
Ona bakmaktan şikayetçi değildi tabii ki de, ama Devran'ın yüzünün öyle solgun durup acı çekmesi canını yakıyordu. Bu yüzden sabah Devran ne kadar inat da etse, bu sefer Çakır onu dinlemeyip üzerine yün bir kazak giydirmişti.

Lojmandan çıkarken Devran'ın hala arkasından bir şeyler mırıldanıp huysuzca yemeği ağzına tıktığını görmüştü. Bu yüzden yüzünde bir gülümsemeyle dolanıyordu sabahtan beri.

" Bıktım şu askerlerin mızmızlanmasından! Sürekli onların mızmızı yüzünden eğitimi yarıda bırakıyorum. " Diye hayıflanan Çakır'la güldü Yusuf.

Sabah Çakır'ın askerlere eğitim yaptırdığını görünce o da kendi işleri ile ilgilenmek için odasına gelmişti. Ama sadece yarım saat sonra Çakır'da peşinden gelmişti. Demek ki askerler yine birlik olup yaygara koparmıştı.

Çakır ve askerlerin bu ilişkileri her zaman Yusuf için eğlenceli olmuştu. Çünkü Çakır fazla eğitim yaptırıyor ve hiç sıkılmadan saatlerce devam ediyordu. Ama askerlerde çabuk yorulduğu için anında yaygara koparıp Çakır'ı yaptığına yapacağına bezdirerek onu ikna edip Yusuf'un yanına dönmesini sağlıyordu.

" Ama sen de çok üstüne gidiyorsun yüzbaşı. " Dediğinde Çakır'ın çatı kaşları anında ona dönmüştü. Sanki Yusuf'un bu dediğine inanamıyormuş gibi eliyle kendisini gösterip hayretle konuşmaya başlamıştı.

" Ben mi çok üstlerine gidiyorum! Asıl onlar çok tembel. Rahata alışmışlar. Ama ben onlara yapacağımı biliyorum. "

Yusuf, Çakır'ın çocuk gibi mızmızlanmasına içten bir şekilde güldü.
Çakır ne kadar merhametli de olsa, konu eğitim olunca askerlere asla acımıyordu. Zaten askerlerde ne zaman eğitim yapsalar gelip Yusuf yüzbaşıyı ikna ederek başında bekletiyordu. Çünkü Çakır'ın eline düşseler pestillerinin çıkacağını çok iyi biliyorlardı.

" Ama sen de onları hiç acımıyorsun ki. Yazık çocuklara da. " Dediğinde Çakır başını olumsuz anlamda salladı.

" Yok yok yazık değil. Şimdiden öğrensinler güçlü olmayı. "

Çakır hala yaptığın şeyi savunurken Yusuf'un ona güldüğünden habersizdi.

Birkaç saniye boyunca huysuz bir şekilde karşıya bakan Çakır en sonunda gelme nedeni aklına gelince yerinde rahatsızca kıpırdanıp Yusuf'a döndü. Onun kendisine bakması ile yusuf'ta ciddi bir konu olduğunu anlayıp Çakır'ı dinlemeye başladı.

" Aslında ben buraya senden bir şey istemeye geldim..." Diye çekinceyle konuşan Çakır'ı kaşları çatık bir şekilde dinlemeye başladı Yusuf.

" Yapabileceğim bir şeyse söyle. " Dediğinde Çakır başını salladı.

" Aslında yapabileceğin bir şey... " dedi.

" Evet?" Diye beklemeye başladı onu Yusuf.

Çakır birkaç saniye boyunca yerinde rahatsızca kıpırdanıp boğazını temizleyerek konuşmaya hazırlandı.

" Benim bir kere dağa çıkmam için generalden izin istesen? "

Yusuf duyduğu şeyle kaşlarını çattı. Dağa çıkmak mı? Çakır böyle bir şeyi ondan niye istiyordu ki, anlayamıyordu.

" Dağa çıkıp ne yapacaksın?" Diye sormasına engel olamadı Yusuf.

Çakır yerinde rahatsızca kıpırdandı. Birkaç defa ağzını açıp kapattıktan sonra en sonunda konuşmaya başladığında Yusuf onu can kulağıyla dinlemeye başladı.

" Hani sana ilk geldiğimde aklın başımda değilken bir çocuğu öldürdüğümden bahsetmiştim ya... O çocuk bir mezarının olmasını hak ediyor Yusuf... Onun cesedini orada bırakmaya gönlüm razı değil. O yüzden onu buraya getirip şehit mezarlığına gömeceğim. " Dediğinde, Yusuf'un merakla çatılmış kaşları anında düz bir çizgi halini almıştı. O çocuk aklına geldiğinde onun da vicdanı sızlıyordu. Kim bilir Çakır ne haldeydi.

Böyle bir şey yapması için tabii ki de Çakır'ı bundan mahrum etmeyecekti. O yüzden de komutanla konuşup onayı almak için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Bunu Çakır'a borçluydu.

Çakır, Yusuf'un reddedeceğini sandığı için beklenti dolu ifadesi her saniye azalıp yüzüğü asılırken, Yusuf gülümseyip elini onun omuzuna attı.
Çakır'ın yeşil gözleri onu bulduğunda, onun üzülmesine dayanamadığı için Yusuf gülümseyerek omzunu sıktı.

" Sen merak etme ben bu işi halledeceğim." Dediğinde, Çakır'ın üzgün ifadesi anında dağılıp yüzünde hevesli gülümseme oluşmuştu.
anında yerinde dikleşip Yusuf'un omuzundaki elini elleri arasında alıp sıktı.

" Gerçekten mi?" Diye hevesle sorduğunda Yusuf da onun gibi hevesle başını salladı.

" Gerçekten." Diye mırıldandı o da.

Çakır Yusuf'un elini bırakıp ayağa kalktı. Yusuf aşağıdan ona bakarken, Çakır kırışmış üniformasının gömleğini eliyle düzelterek Yusuf'a gülümsedi.

" O zaman buraya gelme nedenimden olumlu sonuç aldığıma göre askerlere kan kusturmaya gidebilirim. " dediğinde, Yusuf'un ağzından istemsizce bir kahkaha çıkmıştı.

Çakır'da gülüp Yusuf'a görüşürüz diyerek odadan çıktı. Yusuf onun bu çocuksu hallerine gülüp biraz önce kapattığı dosyayı tekrar açarken başını sağa sola sallıyordu bu adam iflah olmaz der gibi.

--------

Çakır ile Yusuf'un dostlukları benim çok hoşuma gidiyor.

SOĞUK-GayOù les histoires vivent. Découvrez maintenant