42. Bölüm

1.2K 168 2
                                    

Tolga gözlerini araladığında başı az sonra infilak edecekmiş gibiydi. Üstündeki örtüye tespih böceği gibi sarınmış, yattığı yerde dertop olmuştu. Camı falan kapalı olmasına rağmen deli gibi üşüyordu. Zar zor gözlerini aralayıp telefonuna bakındı. Telefonunu ararken salonun dağınıklığını fark edince tadı kaçtı. Dün gecenin anıları adım adım aklına düşmeye başladı. Fakat hatırladığı son kısımlar parça parça silik görüntüler halinde aklına düşerken yüzüne tatsız bir ifade oturdu. Zümrüt gelmişti... beraber yemeklerden yemişlerdi... sonra... sonra bir ara Mehtap gelmişti. Karşıdaki koltukta oturduğu anı hatırlıyordu. Tabii eğer kafayı yemediyse hatırlıyordu.

İyice doğrulup yarısı yenmiş yemeklere ve sehpaya baktı. Ruj izli sigara izmaritlerini küllükte görünce ilk anda Zümrüt'ün sigara içtiğini düşündü ama öyle bir görüntü gelmedi aklına. Sonra o markanın Mehtap'a ait olduğunu düşünürken, salon girişinde kenarda duran beyaz ayıcık gözüne çarptı. Mehtap'ın dün gece geldiğinden net bir şekilde emin oldu.

Ama nasıl gittiğinden emin değildi.

Akşamdan kalma halinin yanı sıra kendini biraz hasta hissediyordu. O yüzden örtüye sarınmaya devam ederek isteksizce ayağa kalktı ve telefonunu masadan aldı. Mehtap ne ara neden gitmişti? İşi mi vardı acaba.

"Yuh! Saat on iki olmuş! Gitmiş olması kadar doğal bir şey olamaz zaten." Onu işyerinden bin kere aramışlardı. Belki de Mehtap da ona veda edip çıkmıştı ama Tolga bu hafif hasta halinden ötürü hatırlamıyordu. İlk önce iş yerini arayıp haber veremediği için özür diledi, sonra da biraz hasta hissettiğini söyleyerek bugün gelemeyeceğini belirtti. Bir sorun olursa aramalarını rica etti.

Akabinde Mehtap'ı aradı. Telefon uzun uzun çalmasına rağmen açılmadı. Bir kere daha şansını denedi ama çok zorlamadı. Belki de hastası vardı ve açamıyordu.

Hızlıca bir mesaj atıp örtüsüne sarınmaya devam ederek mutfağa gitti. Her yer inanılmaz sinir bozucu derecede dağınıktı ama toplayacak takati olmadığı için sadece kendine sıcak bir çay suyu koydu. Çok yorgun hissettiği için mutfaktaki sandalyelerden birine çöküp kaldı. Art arda gelen yedi hapşırıklı bir serinin kurbanı olunca söylene söylene masadaki peçetelerden birini aldı ve sümkürdü. Peçeteyi sinirle fırlatırken dağınıklığa yeni yeni pislikler kattığını fark edince iyice tadı kaçtı. O sırada telefonuna mesaj geldiğine dair bipledi.

Mesajın Mehtap'tan geldiğini görünce merakla mesajı açtı. Fakat mesajı birkaç kez okumak zorunda kaldı çünkü Mehtap'tan geldiğine inanamadı. Ama isim doğruydu, ondan gelmiş görünüyordu.

'Bence artık bana mesaj atarak ve beni arayarak şansını zorlama, yeni bensiz hayatına adapte olmaya çalış.'

Artık ne sebepten ellerinin titrediğini anlayamayarak Mehtap'ı aradı. Fakat telefon meşgule düşünce neye uğradığını şaşırdı. Deli gibi dün akşamı düşündü. Ne olmuştu Allah aşkına? Ne yaşanmıştı da Mehtap bu kadar kızgındı?

"Zümrüt'le karşılaştılar... sonra Zümrüt gitti ama. Mehtap buradaydı... oturdu sanki..."

Telefonu açmayacağını bildiği için hızla mesaj yazmaya başladı.

'Sevgilim yemin ederim ne olduğu anlamıyorum. Her ne olduysa çok çok özür dilerim. Lütfen bir kez konuşalım, neyse anlayayım. Dün gece gerçekten sarhoştum ve hiçbir şey net değil kafamda... Lütfen aç, bir kez konuşalım.'

Mesaj görüldükten sonra yine Mehtap'ı aradı. Bu kez telefon açıldı. Mehtap konuşmadı ama zaten Tolga kendisi konuşmaya o kadar odaklanmıştı ki ondan bir şey beklemiyordu.

"Yemin ederim hiçbir şey hatırlamıyorum. Ne oldu Mehtap? Zümrüt geldi diye mi kızdın böyle? Sancılandı diye gelmişti, gidecekti. Sanki sen geldikten sonra gitmişti, gitmedi mi yoksa?" diye panikle sordu Tolga. Sesi titriyordu ve burnu biraz tıkanık olduğu için Mehtap onun hastalandığını anlayabiliyordu.

GGK: 2 - Gerçek Aşklar KulübüМесто, где живут истории. Откройте их для себя