38. Bölüm

1.4K 174 5
                                    

Dila Leyla'dan yürüttüğü toz pembe beresini düzelterek havaya baktı. Hafif yağmur atıştırıyordu ve hiç de hava açacak gibi görünmüyordu. Arkasından açılan şemsiyenin önce sesini duydu, sonra şemsiye tepesinde, Selim yanında belirdi.

"Bihter'le Behlül Riva'da diyebilir miyiz hocam?" diye sordu Dila şakacı bir sesle. Kabanının önünü sıkıca kapatıp atkısını düzeltti.

Selim sessizce güldü. "Riva ne alaka? Kaçamak yeri mi orası?"

"Hii! Sakın bana Aşk-ı Memnu izlemedim deme?"

"Yok valla, lisede kitabını okutmuşlardı, zar zor bitirdim. Diziyi de sadece internetteki şakalardan biliyorum."

"Ben küçükken ilk Aşk-ı Memnu izlediğimde babama bir ay boyunca o yalıyı alalım diye yalvardığımı hatırlıyorum. Dizinin öyle bir bağımlısıydım, baştan uyarayım."

Selim ufak bir tebessüm etti. Dila'nın karşısında duruyordu hemen. Sanki Dila her yerini sıkıca kapatmamış gibi şemsiyeyi tutmadığı eliyle onun kabanını atkısını beresini bir daha düzeltti. "N'apmak istersin ilk olarak?"

"Bilmem! Önce yemek? Sonra zaten akşam olacak, bugün değişik aktivite zor. Soho?"

Selim dudağını bükerek beğeniyle başını salladı. "İlk geceden yorgunluğa rağmen Soho diyorsunuz?"

"Tabii ki! Gittiğim her yerde eğlencenin hakkını veririm. Ayrıca işin romantik kısmını Edinburgh'a saklıyorum. Londra'da lütfen pisleşelim."

Selim mutlulukla gülümseyerek kolunu Dila'nın sırtına doladı ve aynı şemsiyenin altında oldukça romantik bir biçimde sarmaş dolaş yürüdüler. İkisi de kendilerine yemek yemek için güzel bir restoran bakınırken—plansızlardı ve yeni bir yer denemek istiyorlardı—daha önce tek geldikleri yerlerdeki anılarını anlatıyorlardı. Tabii ki Selim'in çok daha fazla anısı vardı ve çok daha fazla yer biliyordu. Lakin Dila'nın anıları da kendince güzeldi. Çoğu ailesiyle mutlu olduğu zamanlardan oluşuyordu.

En nihayetinde dışarıdan pek çekici görünen bir pub'da karar kıldılar ve daha fazla da yağmurda yürümemek adına pub'a daldılar. Cam kenarı boş iki kişilik masaya otururlarken Dila'nın kıkırdadığını gören Selim "Ne? Ne oldu?" diye sordu gülerek. Ceketini arkasına astı.

"Antep'teki ilk tatilimizden geldiğimiz şu noktaya bakıyorum da, çok uçlarda yaşıyoruz."

Dila'nın bu açıklamasına Selim de sessizce gülerek başını salladı. "İkisi de kendince güzel deneyimler."

Garsonun gelişiyle ikisi de sipariş verdi. Dila kısa bir süreliğine telefonuna dalmışken Selim de onu izlemenin tadını çıkardı. Çok güzel görünüyordu. Kış kıyafetleri Dila'ya çok yakışıyordu ama onu yaz kıyafetleriyle, sıcak yaz güneşinin altında da görmek için sabırsızlanıyordu. O malum ilk parti gecesi oldukça iddialı bir kıyafet giymişti ve yazlık sayılırdı o kıyafet. Ve o görüntüsüyle Selim'i çok kolayca büyülemişti. Kim bilir bütün bir yaz ona maruz kalsa neler görecekti. İnşallah önlerindeki tüm baharlar ve yazlar boyunca ona maruz kalacaktı.

Dila Selim tarafından hafif bir tebessüm eşliğinde izlendiğini fark edince başını kaldırarak ona baktı. Birkaç kez şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. "Hayırdır?"

"Hiiç! Çok güzel görünüyorsun da, ona bakıyordum."

Dila'nın dudakları hafif hafif kıvrıldı. "Teşekkür ederim ama ne yazık ki eşsiz bir güzelliğim yok. Ve bunu genelleme olarak da söylemiyorum. Gerçekten eşsiz bir güzelliğim yok. Birebir eşi var."

"Benim için eşsizsin."

Dila gözlerini kısarak küçümser gibi baktı. "Saçımı uzatsam beni Leyla'dan ayırt bile edemezsin. Bu neyin özgüveni?"

GGK: 2 - Gerçek Aşklar KulübüWhere stories live. Discover now