"Evet, playstation'ı da bakkal Himmet'e bıraktık," dedi Harun. "Sürpriz olsun diye."

Sıla gülerek uzanıp motordan inen oğluna sarıldı. Levent de resmen sevinçten annesini havaya kaldırıp döndürdü. "Çok çok çok teşekkür ederim! Sen dünyanın en müthiş annesisin!"

"Dur oğlum yavaş o kadar da değil!" derken gülüyordu Sıla.

"Hop hop hop! Onlar benim hareketlerim, indir anneni aşağıya!" diye bağırdı Harun.

Levent yüzünde kocaman bir gülümsemeyle defalarca kez annesini öpücüklere boğdu. "Söz veriyorum, çok çok çok çok dikkatli olacağım!"

Sıla ona güvendiğini belli edercesine gülümsedi. "Hiçbir zaman kasksız, dizliksiz, ceketsiz binmeyeceksin. Onları da aldık, yukarıda. Seninle beraber biri daha binerse ona da kask aldık." Sıla Harun'a kısa bir bakış attı. "Bu arada fikir benimdi ama peşinatını baban ödedi. Bence o da iyi bir teşekkürü hak ediyor."

Levent buruk bir gülümsemeyle babasına döndü. Resmen gözleri dolu doluydu. Bunu hissediyordu. Gidip babasına da sımsıkı sarıldı. "Teşekkür ederim," deyip geri çekildiğinde ağlamamak için alt dudağını ısırdı. Onun o halini gören Harun bir kez daha oğlunu tekrar kendine çekip başını omzuna bastırdı. "Gel buraya kerata!.. İyi ki doğdun! Nice mutlu senelere."

"Teşekkür ederim baba! Sen de iyi ki benim babamsın!" dedi Levent gerçekten içinden gelerek. Bunu sesli olarak dediğine inanamıyordu ama demişti. 'Tüm değişenlere inat... İyi ki benim babamsın!' diye ekledi içinden.

"Sevgi seansı bittiyse gerçekten Kinder almaya gidelim mi?" dedi Sıla. Gülüşerek üçü beraber bakkala yürüdüler.

***

Levent'in acilen Nilay'la Beşiktaş'ta buluşması gerekiyordu çünkü Nilay da sürprizi konusunda çok dakikti. Bin defa geç kalma diye tembihlemişti. Ayakkabılarını giyerken—sürprizden beridir salak salak gülümsüyordu—telefonu hoparlöre alıp Nilay'ı aradı. Bağcıklarını bağlarken telefon açıldı.

"Sakın hala hazırlanmadım deme!" dedi Nilay.

"Hazırlandım, hazırlandım da... Böyle acele acele darlanmamıza gerek yok artık. Ailemin muhteşem hediyesi sayesinde böyle nereye yetişmemiz gerekiyorsa, kolayca yetişebiliriz. Gelip seni alsam olmaz mı?"

"Beni almaya gelirsen çok zaman kaybederiz."

"Motorla bile mi? Bence motorla hareket edersek her yere zamanından bile önce yetişiriz. En azından nereye yetişmemiz gerektiğini bilseydim belki..."

Nilay bir an için sustu hattın öbür ucunda. "Vay canına... Ailen sana motor mu aldı doğum günü hediyesi olarak? İyi de buna yaşın yetiyor mu?"

"125 CC'ye kadar olan motorlar için A1 ehliyeti yetiyor. Bende var geçen seneden beri. Sana bunu dememiş miydim?" Levent bağcıklarıyla işi bitince aynada saçını başını düzeltmeye başladı.

"Yok, bilmiyordum. Ama havalıymış. Ben daha önce hiç motora binmedim ve yetişmemiz gereken yer karşıda. İlk seferimde köprü geçmek çok istemem açıkçası. Hele de bu havada."

Levent her ne kadar bugün o motoru kullanma konusunda hevesli olsa da Nilay'ın da bu savunmasında haklı olduğunu biliyordu. Dışarısı buz gibiydi. Hatta hafta sonu kar falan bekleniyordu.

"Pekala, o zaman ben on dakikaya Beşiktaş'tayım. Haberin olsun."

"Tamamdır, ben de aşağı yukarı öyle geleceğim. Motor iskelesinde buluşalım."

Sözleştikleri gibi Beşiktaş'taki Üsküdar motorlarının kalktığı yerde buluştular. Nilay öyle acele ediyordu ki Levent onu öpememişti bile Nilay elinden tutup kalkmak üzere olan motora sürükleyince. Motora bindikten sonra da soğuğa rağmen arka kısımda dışarıda durmayı istemişti Levent. Çünkü gerçekten içinde kalmıştı Nilay'ı öpememe durumu.

GGK: 2 - Gerçek Aşklar KulübüWhere stories live. Discover now