1. Bölüm

3.9K 231 29
                                    

Gözlerini yavaşça araladığında o kadar berbat bir pozisyonda uyanmıştı ki, hem beli tutulmuş, hem de sağ kolu kullanım dışı kalmıştı. Sessizce ahlaya uylaya kendini düzeltmeye çalıştı. Tam bedenini çevirirken, yanında yüzükoyun uyumakta olan siyah saçlı kadını görünce yavaşladı. Tamamen sessizleşti. Kadını uyandırmamaya ekstra özen göstererek yataktan çıkmıştı ki odadan kaçamadan komodindeki telefonu zırıl zırıl titremeye başladı. "Hay senin gibi!" diye kısık sesle küfrün eşiğinden dönerek söylenip telefonu eline aldı. Kızın kıpırdanarak pozisyon değiştirdiğini görünce koşturarak odadan çıktı. İnşallah bu bilmediği evde başka biri yoktu çünkü şu an çırılçıplak bir vaziyette salona doğru gidiyordu.

"Ne var Derin ne var?! Sen ve şu zamansız aramaların! Ya tuvaletteyken ararsın ya da—"

"Ya da ne Tolgacım?"

"Öf kes tıraşı da söyle! Ne var sabahın köründe?"

"Neredesin? Evinde değilsin... Çünkü ben kapının önündeyim ve elimde uzayan peynirli o çok sevdiğin böreklerden var. Maalesef ki soğuyorlar..."

Tolga içinden ya sabır çekerek yanındaki koridor duvarına dayandı. Soğuk duvar çıplak tenine değince memnuniyetsizce yüzünü buruşturdu. Derin onu hala çok uyuz ediyordu ama bir yandan da sıcak börek falan diyordu.

"Pastırmalı kaşarlı da aldın mı?" diye sordu nefsine yenik düşerek. Aslında kızgınlık halini sürdürmek istiyordu ama midesi guruldamıştı.

"Tabii ki! Ne kadar uzaktasın? Bunları hala sıcak tutabilirim. Şifreyi girip apartmanda bekleyebilirim."

Tolga salona gidip etrafına bakındı. Dar çok apartmanlı bir sokaktaydı ve nerede olduğuna dair bir fikri yoktu. "Valla neredeyim bilmiyorum. Umarım çok uzakta değilimdir. Sen geç direkt Aysel teyzeden benim evin anahtarını al. Bir iki gün eve gelmem diye yedeği ona vermiştim."

"Neredesin bilmiyorsun ve birkaç gün eve gelmeme ihtimalin vardı... Vay vay vay, eski çapkınlardan kim kaldı zateeen." Derin alaycı sözlerinden sonda kıkır kıkır güldü. Tolga asla gülmedi. Hatta kardeşinin sözlerine gözlerini bile devirdi. Asla çapkın biri değildi. Bu yaftayı kabul etmiyordu.

"Sen dediğimi yap, en kısa sürede geliyorum."

"Gel çünkü öğrenmen gereken bir bombam var."

"Aman Derin! Senin ne bomban olabilir Allah aşkına! Saçını mı boyattın?"

Bu kez Derin telefonun öbür ucunda kızgınca gözlerini devirdi. Ve sinirinin esiri olup bombayı bıraktı ve telefonu ikizinin suratına kapattı. "Zümrüt geliyormuş bugün! Hem de temelli!.. Üstelik de tek başına dönmüyormuş!"

Tolga bu sözlerden sonra "Ne?! Neee?!" diye bağırıyordu ki telefonun ekranına bakınca Derin'in çoktan kapattığını gördü ve bu sefer dolu dolu küfrü bastı.

Zümrüt temelli dönüyor olamazdı. Tolga onu unutmak için onca uğraş verdikten sonra dönüyor olamazdı!

***

Anıl kafasını İdare Hukuku kitabına gömmüş daha vizelere bile bir ay olmasına rağmen deli gibi çalışıyordu. Bu yıl üçüncü yılıydı ve bu ders ikinci yılının ilk döneminden kalmış bir dersti. Efsane hukukçuların olduğu bir ailede bir dersten bile olsa kalmış olmayı gururuna yediremiyordu. Üstelik yüzde yüz burslu okuyordu ve onun için ortalamasının düşmesi, derslerden kalmak gibi bir lüks yoktu. Tamam ailesi çok rahat karşılardı bu okulun ücretini belki ama o Orhan Demiral'ın torunuydu. Ona herhangi bir dersten kalmak yakışmazdı. Bunun sonucunda burs kaybetmek hiç yakışmazdı!

GGK: 2 - Gerçek Aşklar KulübüWhere stories live. Discover now