27 / Bu Sefer Ağlamak Yok

Start from the beginning
                                    

Nerede olduklarını bilmiyordum. Harry elimi tutup beni yönlendirdi, peşinden onu sessizce takip ettim. Bodruma inen kapının önüne gelince şaşırdım, onca zamandır buradalar mıydı yani? Harry şaşkın ifademe bakıp güldü ama bu silik bir gülümsemeydi. "Moira bahçeye açılan kapaktan girip çıkıyordu. Kendisi en üst kattaki misafir odasındaydı. Rahatı yerindeydi yani."

"Nasıl oldu da kimse onu görmedi?"

Omuz silkti. "Moira işte," dedi sadece yanıt olarak. Kapıdan bir bir geçtik, loş merdivenlerden inerken yine sordum.

"Peki ya diğer büyücü? O hep burada mıydı?"

"Uzun zamandır buradaymış," dedi Harry.

Bodruma ulaşınca etrafıma bakındım. Her şey aynıydı aslında. Tek değişiklik Harry'nin oyun alanındaki kanepede bir adamın uzanıyor olmasıydı. Göz atmaya devam ettikçe etrafın da biraz dağıtılmış olduğunu gördüm: yastıklar uzak köşelere fırlatılmıştı, oyun kolları yerlerdeydi, ezilmiş teneke kutular, içi boşalmış cips paketleri kanepeyle televizyon arasındaki sehpanın üzerini doldurmuştu. O tarafa doğru yürüyünce televizyon ekranının da boydan boya çatlamış olduğunu gördüm. Burada kötü bir tartışma yaşanmış gibiydi.

"Ivar?" dedi Harry, koluyla beni durdurdu ve arkasında kalmamı sağladı. Moira ortalıkta yoktu. Adamın uykusu hafif olmalıydı, adını duyunca gözlerini birden açtı. Yerinde doğrulup dirseklerini bacaklarına yasladı.

"Demek geldin," dedi Harry'e. "Zamanı geldi mi?"

"Hayır," Harry huzursuzca bana bir bakış attı. Zorlukla yutkunduğunu gördüm. Bundan bir felakatten söz eder gibi bahsediyorlardı. Doğruydu. Bu bir felaketti. "Biz gittikten sonra neler oldu?" diye sordu Harry. "Senin bağırdığını gördüm ama ne dediğini duymadım. Moira seni burada tutmak için..."

Ivar konuşmak için Harry'nin sözünü bitirmesini beklemedi. "Beni tehdit ediyor evet, doğru. Siz giderken o ikisi beni tuttuğunda anladım. Yalan söylediğini. Ama geç kalmıştım. Sonra o cadı... Onun yardımcısı---"

"Aminata," dedi Harry. Ivar başını salladı. "Arkadaşınla gitmemi yoksa karımla kızımı..."

"Yapmaz," diye atıldı Harry. "O kötü biri değil. Ailene zarar vermez." Ivar Harry'e acı acı baktı. Başını iki yana salladı.

"Onu da biriyle, bir şeyle tehdit etmiştir. Moira hep böyleydi. Ona inanmakla hata ettim. Sen..." Yüzü büyük ama pasif kalmış bir öfkeyle buruştu. "Ona yardım etmemeliydin. Onu evime getirmemeliydin."

"Seni bir şekilde bulurdu," diye kendini savundu Harry. "Ben olsam da olmasam da..."

Ivar başını eğdi. "Doğru," diye itiraf etti. "O istediğini almanın yolunu hep bulmuştur."

"Peki şimdi ne olacak?" dedi Harry hafiften telaşlanarak. "Moira, Olivia'ya bir yemin ettirdi. Benim hayatım üzerine. Sen de bir büyücüsün. Bunu bozmanın bir yolunu biliyorsundur."

"Ne yazık ki yok. Bu Avalon'un bağlayıcı yemini. Fanilerin geçici yeminlerine benzemez. İstediğini yapmak zorundayız."

Harry bana baktı yine, gözlerindeki çaresizlik bakışlarıyla bana bulaştı. Çenem titremeye başlayınca gözlerimi aşağı çevirdim, onları halıya diktim. "Aminata ile konuşacağım," dedi Harry ona dönüp. Burnunu çekti. "Onların iyi olduğundan emin olacağıma söz veriyorum Ivar."

Ivar yalnızca başını eğip Harry'e bunun için teşekkür ettiğini gösterdi. Sonra ilk kez, orada olduğumu yeni fark etmiş gibi bana baktı. Harry'nin arkasına iyice saklanmış olduğumu anladım ve biraz sola kaydım. Gözlerini kısıp beni bir süre sessizce seyretti. "Ona ne kadar benziyorsun," dedi kısık sesle. "Gerçekten de onun torunusun, ha?"

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now