24 / Moira'nın Planı

Start from the beginning
                                    

"Brandon... Aminata... Onlara ne söyledin?"

"İkisini de tehdit ettim. Biliyorsun, herif karına sırılsıklam aşık. Aminata ise... Benden korkuyor. Haksız da değil."

"Edward'ın benim yerime geçmeye çalışmasının bununla ne ilgisi var, Moira?" diye sordum duvar boyu ufak adımlar atarak. Yüzünü görmem lazımdı.

"Biraz kafanı çalıştırsan ölürsün değil mi?" dedi bıkkınlıkla. "Olivia'dan bir yemin almam lazım. Benimle Avalon'a geleceğine yemin etmesi gerek."

Hala anlamıyordum ama yeniden sormak yerine sessizce devam etmesini, daha açık konuşmasını bekledim. Moira uzunca bir süre bu söyledikleri kadarıyla bir anlam çıkarmamı bekledi ama gerçekten anlamıyordum. Sonunda pes etti.

"Bu yemini almam için rica etmem yetmeyecek, biliyorsun. Karını tanıyorsun. Onu tehdit etmem gerekiyor. Gerçek bir tehdit. O yemini etmesi için senin canının yandığını görmesi gerek."

"Ve..." dedim fikir yürüterek. "Canımı yakmak istemiyor musun yani?"

"Sandığının aksine ben bir cehennem zebanisi değilim, şekerim," dedi dalga geçerek ama sonra ciddileşti. "Evet, canını yakmak istemiyorum. Bana yardım ettin ve ben... Seni sevmediğimi söylerken yalan söylemiyordum ama senden nefret de ediyor değilim. Sen... iyi bir insansın."

"Peki Edward?" dedim. İyi kalpli numarası yapması canımı sıkmıştı. "Onun canını yakmakta bir sakınca görmüyor musun yani?"

Gölgelerin arasından birkaç adımda sıyrıldığında yürümeyi kestim. Duvara tutunup ona sessizce baktım. Gülüyordu ama yüzünde aynı zamanda acı çeker gibi bir ifade vardı. Burnunu buruşturmuştu. "O boktan bir insan. Sırf senin hayatına sahip olabilmek için her şeyden vazgeçti. Arkasında kalacaklara ne olacağı umurunda bile değil. Olivia'yı çocuğundan ayıracak olması umurunda değil. Sana ne yapacağım umurunda bile değil onun. Hatta ölsen eminim çok mutlu olurdu."

"Demek Olivia'yı Avalon'a götüreceğinden haberi var," dedim.

"Elbette var. Olivia'dan daha çok istediği bir şey varsa o da senin hayatın. O, senin yaşadığın hayatı yaşamak, ona sahip olmak istiyor. Ona Olivia'yı oyalaması karşılığında senin hayatını vaat ettim."

"Bunu Olivia'ya yapamaz, seni yüz üstü bırakacak," dedim. Bundan pek emin değildim ama öyle olmasını umuyordum. Moira küçük bir kahkaha attı.

"Herkesin ona körkütük aşık olduğunu sanıyorsun, değil mi? Onu istiyor oluşu ona aşık olduğu anlamına gelmez, seni ahmak. Sen bir aptalsın. Brandon da aptal. Olivia gibi birine ancak sizin gibi aptallar gönlünü kaptırır. Edward bir aptal değil."

"Ne o?" dedim bu sefer ben, alayla. "Sen de ona mı vuruldun?"

Tuhaf bir ses çıkardı. Hıçkırıyor ya da boğuluyor sandım. Başını eğdiği için ne yaptığını göremiyordum. Sonra birden koşar adımlarla bana ulaştı. Kolunu boynuma dayayıp beni duvara yapıştırdı. Boyu benden kısaydı; aynı zamanda büyü gücünü kullanmıyor olsa ondan kolayca kurtulurdum. Burnumdan solup ateş saçan bakışlarla ona bakmakla yetindim. Yüzüme doğru tükürür gibi konuştu. "Vurulduğum biri vardı, çocuk. Uğruna her şeyi yapabileceğim biri. Yüzyıllardır birlikte olmak için beklediğim biri. Çok---" Hıçkırığını bastıramadı. Başını eğip yüzünü benden sakladı. Yeniden bana baktığında gözlerinde parlayan yaşları görüp şaşırdım. "Çok özlediğim biri. Senin yüzünden öldü. Sizin yüzünüzden. Sen ve o or*spu karın yüzünden!"

"Bozukluk mu?" dedim zorla. Boğazımı sıkan kolu yüzünden anca nefes alabiliyordum. Moira sorum karşısında sessiz kaldı. Kızgın bir boğa gibi öfkeyle yüzüme solurken gözünden tek bir damla yaş düştü. O anda beni bıraktı. Arkasını dönüp benden uzaklaştı.

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now