•13•*

1.8K 116 135
                                    

Medya: Felix'in söylediği şarkı

Uzun bir bölüm oldu. Yarısını 0 uykuyla yazdığım için mantık hatası varsa maruz görün lütfen

!!!!! Smut var! Okumak istemiyorsanız ilk kısmı okuyup oradan sonrasını okumayın lütfen 🧡

Sahnede geçecek sözlerin çevirisi ⤵️

:
Seni anlamıyorum,
Seni anlamıyorum,
Çünkü ben kendime bu kadar boktan davranmazdım.
Beni bu şehirden nefret ettirdin...
:
:
:

Küçükken bir gün her şeyin düzeleceği umuduyla yaşamayı sürdürüyordum. Her şeyin bir gün yoluna gireceği inancıydı beni ayakta tutup ölüme takılmadan bu günlere getiren. Böyle düşünmek kendini kandırmak mıydı? Belki. Ama bu düşünce sayesinde yüklerimi daha rahat taşıyabilmiş, yorgunluğumu görmezden gelebilmiştim.

Kendimi kandırıp, bir gün bir şeylerin düzeleceğine inanmasam ruhumu çoktan teslim etmiş olurdum Azrail'in ellerine.

Aynaya her bakışımda göz göze geldiğim bakışlar bana hayatın yüklerinin altına ezilmiş bir çocuğun yansımasını sunuyordu. Bu yüzden aynada kendime bakmaya dayanamıyordum. Kendime her bakışımda lanetlenmiş gibi hissediyordum. Bu yüzden yaklaşık yarım saattir sürdürdüğüm boş boş kendime bakma işini kesip banyodan çıktım.

Bugün yeni ve özgür olmasını umduğum hayatımın 4. günüydü. Uzun zamandır yaşadığım evimden çıkıp anahtarları babama teslim ettikten sonra Jisung'un yanına taşınmıştım. Taşındım dediğim de yalnızca kıyafetlerimi onun odasına yerleştirmiştim. Onun evi de çok büyük olmadığı için Jisung'un ısrarlarına rağmen koltukta yatıyordum. Ona yeterince yük oluşturuyordum zaten bir de yatağından edip rahatsız etmek istemiyordum.

Ayrıca ekonomik anlamda da babama bağımlı olmamak için Jisung'un çalıştığı bara girmiştim. Hayatımda, uzun zamandır ilk kez hayalim olan bir şeyi gerçekleştirebiliyordum. Müzik küçüklüğümden beri ruhumun yaralarını saran bir şeydi ancak, beni mutlu eden her şeyde olduğu gibi bunda da ailem önüme geçmiş ve tutkumu yarıda bırakmama sebep olmuşlardı.

Şimdi her şey geride kalmıştı. Yani en azından geride bırakmaya çalışıyordum.

"Sonunda gelebildin, biran hiç çıkamayacaksın sandım." Salona geçtiğimde Hyunjin'in konuşmasıyla gözlerimi devirdim. Kaç yaşına gelirse gelsin olayları abartma huyundan vaz geçmeyecekti galiba.

"Abartma!" Dedim sitem dolu bir sesle. "Çıkalım hadi." Diyerek koltuğun üzerindeki ceketimi alıp kapıya doğru ilerledim.

Buraya taşınmamla beraber yanımda promosyon gibi Hyunjin'de gelmişti. Kendi evine gönderemiyorduk çocuğu resmen. Tabi bunun altında Hyunjin'in bana verdiği değer mi, yoksa Jisung'la aralarındaki uyum muydu tartışılırdı. Saçma bir şekilde Hyunjin ve Jisung ikiz gibiydiler, beyinlerinin bile aynı çalıştığını düşünüyordum bazen.

Bugün de yine barda sahne alacaktım ve Hyunjin de bana eşlik etmek istemişti. İkimiz de hazırlandıktan sonra evden çıkıp çokta uzak olmayan mekâna doğru yürümeye başladık.

"Heyecanlı mısın?" Hyunjin'in sorusuyla derin bir nefes çektim içime. Bu ilk seferim olmasa da insanların karşısında kendimi göstermek beni geriyordu.

"Biraz." Dedim dürüstlüğümü konuşturarak. "Mükemmel yapacağına eminim, endişelenme." Bana destek vermek için konuştuğu sıra kolunu omuzuma atıp bedenlerimizi yaklaştırdı.

"Onca insanın arasında şarkı söylemek kolay mı sanıyorsun? Sesim titreyecek diye korkuyorum." İçimde yaşadığım karmaşayı insanlara göstermeye alışık olmadığımdan bu kadar açık sözlü olmak beni biraz şaşırtıyordu açıkçası. Normalde içimde yaşadığım en ufak duygu kırıntısını karşımdaki kişiye belli etmek, o kişiye tüm güçsüzlüğümü göstermekmiş gibi geliyordu. Ancak son günlerde bunu biraz aşmış gibiydim.

Happier Than Ever °Minlix°Where stories live. Discover now